Cumhurbaşkanlığı sisteminde bir çok bakanlık birleştirilerek bakanlık sayısı azaltıldı ve bürokratik yığılmanın önüne geçilerek işlerin daha hızlı yapılmasının önünün açıldığı belirtildi.
Bakanlıkların birleştirilmesi ile ortadan kalkan bakanlıklara, adalet bakanlığının da dahil edilmesi gerekmektedir. Adalet bakanlığının lağvedilmesi benim kanaatimce Türkiye için hayırlı bir iş olacaktır.Hiç bir işe yaramayan, fakat muazzam büyüklükte binalara ve binlerce personele sahip olan, sadece tüketen ve hiçbir şey üretmeyen bu bakanlığın lağvedilmesi milletimiz için hayırlı olacak ve bizi büyük bir mali külfetten de kurtaracaktır.
Kapatılan adalet bakanlığının orman bakanlığına dahil edilmesi üretime katkı yapacak ve adalet mekanizmasında tek taraflı canı yanan insanların, kendi adaletini sağlamasının yolunu açacaktır. Bu bakanlığın kapatılması ile hukuk fakültelerine ihtiyaç kalmayacağından, milli eğitim bakanlığının da yükü azalarak, öğrenciler yurda ve millete daha faydalı olacakları ve üretimi arttıracak teknik okullara gidip, Türk milletinin faydasına işler yapacaklardır.
Hukuk fakültelerinin kapatılması, adalet bakanlığının personelinin orman bakanlığına devri ile aslında sayın Devlet Bahçelinin cumhurbaşkanı sistemine verdiği destek için söylediği sebebe gelmiş olacağız. Sayın Bahçeli, halihazırda işleyen bir sistemin, kanuni hale getirilmesi yani mevcut durumun, kanunlar çerçevesine oturtulması olarak tarif etmişti. Türkiyemiz de hukuk sistemi olmayıp, orman kanunları işliyor olduğuna göre, adalet bakanlığının ve hukuk fakültelerinin kapatılması da, mevcuda kanunların uydurulması olarak tanımlanabilir.
Yolda yürür iken, araba ile seyahat eder iken, tarlada veya köyde çalışır iken, evinizde ve tatil yerlerinde dinlenir iken, kapınız çalınıp sizi dövenler, malınızı ve canınızı elinizden alanlar, yan baktı diye orta yerde insanları bıçaklayanlar, ayrıldığı eşinin hayat boyu kendi kölesi olduğunu iddia ile, kadının, ana ve babasının, mümkün ise kardeşlerinin canını alanlar, hayvanlara hayvandan daha vahşice muamele edenler, polis marifeti ile yakalanıp getirildiği mahkeme kapısından, savcı tarafından, olmaz ise hakim tarafından serbest bırakıldığına göre, biz bu insanlara dünya kadar parayı neden ödeyelim.
Dağ başı ve orman içi ile şehir arasında bir fark kalmamış iken, ormana mahsus bir şekilde herkes kendi canını koruduktan, yok koruyamaz ise en aşağı muameleye maruz kalıp, devletim nerede der iken, neden bu kadar polise ve jandarmaya para verelim. Kolluk kuvvetlerinin vazifesini yapması ile yakalanan bu orman yaratıklarını salıveren, üstelik gözümüzün içine bakarak ne yapalım kanun böyle diyen bu memurlarımıza neden maaş verip, kendimize hakaret edelim. Orman kanunlarının geçerli olduğu yerde adalet için para harcanmaz.Herkesin elinde bir silah istediği yerde istediği kişiyi öldürür iken devlet nerede diyen soranlara bir cevap verilsin bakalım.
Sayın Cumhurbaşkanı, defaatca ne söyledi bir hatırlayalım. İdam istemek sizin hakkınızdır. Bende taraftarım. Fakat Türkiye bir hukuk devletidir ve bunun yolu vardır. Meclis böyle bir karar alır ise ben tereddütsüz imzalarım. Biz sayın Cumhurbaşkanımızın bu güne kadar yanıldığını az çok gördük. Fakat mümkün mertebe yalan söylediğine şahit olmadık. Fakat bu meselede öyle açık ve öyle fütursuzca yalan söylediki insanın nutku tutuluyor. Kendisine oy vermek için yalın ayak, seçim sandığına giden insanları telefonla arayıp beştepeye davet eden sayın cumhurbaşkanında gerçekten yürek var ise son kurban Leyla ve diğer yavrularımızın ana ve babalarını davet etsin. Onların gözünün içine bakarak, bu alçaklar idam edilmeli ve şimdi sıra bende ve ilk icraatım bu ve benzeri alçakların idam edilmesi için kanun veya kararname çıkarmaktır desin. Demekle kalmasın ve kendisine her türlü desteği veren MHP ve BBP ile birlikte bir kanun teklifini hiç gecikmeksizin meclise sunsun. Muhalefette bu tür bir kanun gelir ise destekleriz diyor iken. Zaten böyle bir teklife hayır diyecek insan, bu şen’i alçaklar ile aynı görüş ve inanışta olduğunu peşinen kabul etmiş demektir ki, dünyada böyle bir insan bulunmaz.
Bu siyasilerimiz içinde haber dinleyen, bu insanların ızdıraplarını yüreğinde hisseden, ister iktidar ister ise muhalefette olsun, bir tane vekil yokmudur yahu. Bu kadar acı içinde hala fetö, pkk ve benzeri şer odaklarının adını söz konusu edenler, şu kadar oy aldık bu kadar oy verdik diye sebebleri üstünde saatlerce konuşan bu insanlar, bir dakika durun yahu memleket elden gidiyor, bir ülkede adalet yok ise o ülke yok demektir diye neden demiyorlar. Yoksa bana ne yahu, bunlar avrupada dakikada şu kadar, Amerikada saniyede şu kadar olan hadiseler, bizim istatistiklere göre biz daha çok gerideyiz, bize bir şey olmazmı diyorlar.
Her acı hadisede sayın Cumhurbaşkanımızın, insanların gazını almak için meclise gelsin ben imzalarım sözünü hatırlayın. Neden şimdi söylemiyor. Çünkü sistem değişti. Açıkcası sayın Cumhurbaşkanımız için deniz bitti. Meclise getirilmesi bizzat kendi elinde olduğuna göre sus pus hiçbir şey olmamış gibi hayatını devam ettiriyor.Apo ve Avrupa birliği için kendi devletimizin ve milletimizin altının oyulduğunu hiç kimse görmüyormu.
Çocuklarıma şu tembihi yapıyorum ve bunu buraya yazmaktan da utanıyorum. Yolda ve trafikte hiç kimse ile tartışmayın. Size hakaret edenlere sadece teşekkür edip, haklı olsanız da özür dileyerek oradan ayrılın. Ortada size sahip çıkacak bir devletiniz yok. Gücünüz yetse bile oradan kaçınız. Mazaallah siz bir şey yapsanız, hiç ortaya çıkmayan devlet gücü sizin canınıza okumak için orada küheylan kesilir. Fakat arsız ve namussuzlar için çalışan mükemmel bir hukuk sistemimiz var. Onlar her suçu işler ve uyduruk cezalar ile salıverilir ve sizin canınızı alana kadar sizin peşinizi bırakmaz.
Bu yazdıklarımı için bir kişi hayır böyle değildir desin. Bu gün haberleri sunan hanım, küçük kızımızı hunharca öldüren caninin, bundan önce bir köpeğe tecavüz edip, ardından hayvanı tel ile boğmuş ve ceza almadan serbest bırakılmış dedi. Dinimiz ve atalarımız ne diyorlar bu hususlar için bir bakınız ve utanınız. Yaş kesen baş keser. Bir ağacı yaş iken kesenden kork, bu zalim bir kişidir ve insanı öldürmekten de imtina etmez demektedirler. Bu ağaç değil, herhangi bir canlı ise o zalimden insanlara ne tür zalimlikler gelir siz düşünün. İşte bu alçak, o köpeğe bu zulmü yaptığında adam gibi bir ceza almış olsa idi, şimdi bu kızımız yaşıyordu.
Ataların sözleri daima ağır ve geçerlidir. Kork Allah’tan korkmayandan demişler. Bu şu demektir. Kişinin içinde vicdanı, yanı Allah hesap sorar korkusu yok ise, eline fırsat geçtiğinde en canavar hislerini tatmin etmekten imtina etmez demektir. Bu tür insanlar her toplumda olur, fakat İslam toplumlarında adam gibi eğitilen bu insanlar içinde çok azı bu suçları işler. Fakat son yüzyılda ki kültür bozulması bizde bu tür canilerin çoğalmasına sebeb oldu. Son onbeş yılda güya Avrupa yasalarına uyum ayakları altında meclisten geçirilen yasalar bu insanların daha bir cesaretle suç işlemesine vesile olmuştur. Dünyanın birkaç yeri istisna bu tür suçlar idam ile cezalandırılır iken bizde apo itini kurtarmak için avrupaya idam cezasını kaldırma sözü verenler bu günkü halden mesuldurlar.
Kanunlar caydırıcı değil. Çok vahim bir infaz yasamız var. Siyasiler afv istiyorlar ve cezaevlerinin çok dolu olduğundan bahsediliyor. Zan ediyorlar ki kısmi bir afv ile cezaevleri boşaltılır ve toplumda huzur oluşur. Oysa her afv bu insanların daha çok suç işlemesine ve daha çabuk tekrar cezaevine girmesine sebeb olmuştur. On yıl ceza alacak birisinin üç dört yıl yatacağını bilmesi halinde bu ceza caydırıcı olurmu. Müebbed kelimesinin içini boşaltan ağırlaştırılmış müebbed cezası ise sadece insanların aklı ile alay etmektir. Hırsızlara ve canilere verilen cezalara ağır diyenler, muhakkak onlar gibidirler. Bir gün kendiside aynı suçu işlemeye meyilli insanlar bu ceza artırımına karşı çıkanlardır. İdam gayri insanidir diyenler, kendi yakınları öldürüldüğünde ne diyecekler veya yakını öldürülenlere bir sorsunlar bakalım ne cevap alacaklardır. Her zaman ateş düştüğü yeri değil, milletin tamamını yakmalıdır ki millet olalım.
Uzun bir yazı olduğunun farkındayım, fakat yüreğim yanıyor. Kendi canımdan ve evlatlarımın hayatından emin değilim. CHP milletvekilleri bu ülkede can ve mal güvenliği yok dediklerinde haklı idiler. Tek yanlışları bu haklı sözleri sırf hükümete muhalefet olsun diye söylemiş olmalarıdır. Yanlış yerde ve yanlış kişilere söylenmiş idi. Fakat acı olan ise gerçeğin ta kendisi olmasıdır. Hakikaten ülkede hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Denetimli serbestlik ve adli kontrol ile serbestlik denen kanunlar insanımızın canını yakmaya devam etmektedir. Kişi işlediği bir suçta yirmi yıl ceza aldığında en ağır şartlarda yirmi yıl yatacağını bilir ise o suçu işler iken bin defa düşünür. Beş yıldızlı otel gibi cezaevleri, açık ceza evleri ve kader mahkumu gibi safsatalar ile yatanlar hiçbir zaman suç işlemekten imtina etmezler.
BBP nin meclise vermek istediği kanun teklifide eksiktir. Sadece terör ve cinsel suçlardan idam cezasının istenmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Her türlü haksız fiil ile, kendini savunma kastı olmadan, bilerek ve isteyerek insanları kolayca öldüren her kes aynı cezayı almalıdır. Dinimizin emr ettiği gibi haksız yere insan öldüren her kes, devlet tarafından öldürülmelidir. Bu Allahın emridir ve kısasta rahmet vardır. Kan davası bu şekilde olmayacağı gibi, herkes dağ başında tek başına tatil yapabilecek hale gelir. Arkasında kendisini koruyan bir devletinin olduğunu bilen insan, hayatında başarılı olur. Can derdi yaşayan bir toplum ilerleyemez. Acilen bu yaramıza merhem olmayan bütün siyasilere hakkımı haram ediyorum. Rabbim bu acı haberleri dinleyerek, hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam eden, adalet bakanlığında çalışan ve canileri engelleyecek yasalar için çalışma yapmayanlardan razı olmasın. Onların hayatlarını da onlara zehir etsin. Bu sadece siyasilerin işi değildir. Kanun adamları da siyasilere bu yönde bilgi ve ışık olmalıdır. Önüne gelen yanlış kanunları uygulayıp, evine huzur içinde giden hakim ve savcılar hangi dine ve hangi millete mensup olduklarını ve nasıl bir toplum istediklerini iyi düşünsünler. Rabbim bizlere, yüz karası olan bu hadiselerden kurtuluş imkanı versin. Sebeb olanları kahr etsin. Büyük bir hüzün ve öfke ile.