Büyüdüklerinde kötü yola düşerler diye düşünüyorlardı. Arap toplumu çok gururlu, bencil ve egoistti. Bu yüzden kız çocuklarını diri diri gömüyorlardı…

Cahiliyye altın çağını yaşıyordu…

Gurur,kibir,zulüm ayyuka çıkmıştı…

Mehmet Akif Ersoy’un deyişiyle;

“Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;

Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!”…

Necip Fazıl Kısakürek, ne güzel söylüyor:

“Mürteci diyorlar bana,

Yükseldik sanıyorlar alçaldıkça tabana.”…

Bize yalan bir tarih öğrettiler, yolumuzu şaşırdık, yolumuzu bulamadık…

Hikayedir,anlatılır;

Eskiden keklik gibi yürümek isteyen bir leylek, kekliği taklit etmeye çalışmış. Ne keklik gibi yürüyebilmiş, ne de eski haline dönebilmiş.Ve böylece leylek işin sonunda allak bullak yürümeye başlamış…

 İşte biz de özümüzü kaybettiğimizde ne eskiye dönebiliyoruz ne de taklit ettiğimiz şeyi başarabiliyoruz…

İlk İslam cemaatinin üyeleri; gençlerdi…

Hz. Ali,Hz. Osman,Hz. Ebubekir,Hz. Hatice…

Hz. Hatice, yaşlıydı ama her genç gibi dinç ve diriydi. Peygamber Efendimizin en büyük yardımcısı oydu. Üşüdüğünde onu örten, "Üzülme ya Muhammed, kendini bırakma ya Muhammed, düşme ya Muhammed!" diyerek ona ümit veren bir hanımefendiydi…

Yeryüzünde Allah’tan başka kanun koyucu, rızık verici, yardım edici, gözetici hiçbir ilah yoktur diyerek kuvvetli bir imanla yola çıkmalıyız…

Rabbim bana sormasın, "Bildiklerini anlatmadın." diye. O yüzden konuşuyorum ve yazıyorum sürekli…

 Önce kendime anlatıyorum, sonra sizlere…

Bir havuzu düşünün: Havuz berraksa, dışarıdan bir taş atıldığında daireler çizer ve dibi görünür. Ancak içinde çamur varsa, taş atıldığında su bulanır…

İşte biz de önce kalbimizi temizlemeliyiz…

Bencilliğimizi, egoistliğimizi, hırsımızı, hasedimizi, kinimizi, gıybetimizi bir kenara bırakmalıyız…

Kalben güçlü olduğumuzda her şey arkasından gelir. Bir kişi bile dünyayı değiştirebilir. Sen değişirsen dünya değişir…

Yola çıktığımızda, yanımızdaki arkadaşımız doymadan biz doymayız…

 Komşumuz açken tok yatamayız…

 Misafirimize, biz yemesek de ikram ederiz…

Irkçılıkla yanımızdaki insanı aşağılayamayız…

 Peygamberimizin şu sözü gelir aklımıza: "Yeryüzündeki bütün insanlar, tarağın dişleri gibi eşittir."

Bu büyük bir dava; La İlahe İllallah davasıdır. Emin olun, bu davanın önünde hiçbir güç duramaz…

Ne sosyalizm, ne de kapitalizm,dünyayı mutlu edebildi…

 İnsanlık çözüm bekliyor. Tek çözüm, İslam’dır. Tek çözüm, adalet, ahlak ve şahsiyettir…

 Hz. Peygamber’in bize emanet ettiği davayı yüreklere ulaştırmak hepimizin görevidir…

"Ben imam değilim, ben hoca değilim." diyemezsiniz. On beş yaşını dolduran, akıl baliğ olan herkes Allah’a karşı mükelleftir…

Bizim dinimizde ruhbanlık sınıfı yoktur. Hocalık sınıfı yoktur…

Belki bu hakikatleri ilk kez duyuyorsunuz. Çünkü İslamiyet deyince sadece namaz, oruç, zekat ve hac anlatıldı. Oysa Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Müslüman konuştuğu zaman doğru söyler. Müslüman, söz verdiğinde sözünü yerine getirir. Müslüman, emanet edildiğinde emanete hıyanet etmez…

Kahramanmaraşlılar Büyükşehir’in Ramazan Sofrasında Bir Araya Gelecek Kahramanmaraşlılar Büyükşehir’in Ramazan Sofrasında Bir Araya Gelecek

Emin ve güvenilir insan olmak;işte Müslümanın tarifi budur…

Peygamberimiz buyuruyor: "Vücutta bir et parçası vardır, o bozulursa bütün vücut bozulur. O düzelirse bütün vücut düzelir.Bu et parçası kalptir."

Bakınız, Kehf Suresi 13. ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi. Biz de onların kalbine güç verdik ve hakkı haykırdılar."

Ashab-ı Kehf, gençlerden oluşuyordu. Onlar zalim krala karşı hakkı savunacakları zaman ayağa kalktılar ve tüm ülkelerine İslam’ı hâkim kıldılar. Kendi imanlarını gizleyen devlet adamları, birer birer ortaya çıkarak tevhidi haykırdılar…

Tarık Bin Ziyad, okyanus karşısına çıktığında şöyle demiştir: "Vallahi, şu okyanus karşıma çıkmasaydı, okyanusun ötesine kadar, kula kulluğu kaldırıp, Allah’a kulluğu anlatmak için fethedecektim."…

Sanmayın ki Tarık Bin Ziyad’lar, Ömer’ler, Mus’ab Bin Umeyr’ler, Ashab-ı Kehf’ler bitti. Hayır, bu bizler olabiliriz…

Çünkü Peygamber Efendimiz, 1400 yıl öncesinden bizlere selam gönderiyor: "Benim kardeşlerim var, onlara selam olsun"

Sahabeler, "Biz değil miyiz senin kardeşlerin?" diye sordular. Peygamberimiz, "Hayır! Siz beni görerek iman ettiniz ve mücadele ettiniz. Ama beni görmeden iman eden ve mücadele edenler gelecek zamanlarda olacak. Onlar benim kardeşlerimdir" buyurdu…

Allah bizleri o kardeşlerden eylesin. Amin!…

Selam ve dua ile kalınız…