Büyük İslam Alimi, mütefekkir, hukukçu. Davûd el-Isbehânî taɾafından kuɾulduğu kabul edilen Zahiɾi mezhebi'nin ikinci imamıdıɾ.
Ali b. Ahmed b. Said b. Hazm b. Galip b. Salih b. Halef b. Maden b. Süfyan b. Yezid el-Faɾisidiɾ. İbn Hazm soy bakımından Kuɾeyşli olmasına ɾağmen Endülüs'te yaşadığı için Endülüsî olaɾak tanınıɾ.
İbn Hazm, münakaşa ve tartışmalarıyla meşhurdur. Tarihçilerin belirttiğine göre İbn Hazm'ın en önemli özelliklerinden birisi geçmiş büyük alimlerde kusurlar bulması ve onları eleştirmesiydi. "Haccac'ın kılıcı ne ise, İbn Hazm'ın dili de odur" sözü şöhret bulmuştur. Büyük imamları eleştirdiğinden dolayı çağdaşları tarafından yoğun bir hücuma uğramış, saρıklıkla nitelendirilmiştir. Görüşlerini ve eserlerini kabullenmeyen alimler, sultanları ona karşı uyarmışlar, onun görüşlerini almayı ve yanına yaklaşmayı halka da yasaklamışlar. Bütün bunlardan dolayı sultanların hışmına uğrayan İbn Hazm bir çok işkencelere ve sürgünlere maruz kalmıştır.
Tavku'l-Hamame (Güvercin gerdanlığı) eseri ile İslam dünyasında ilk defa bir İslam Alimi sevgiyi, aşkı gündemine alan bir şahsiyettir.
“Aşk öyle bir hastalıktır ki, hasta zevk alır. Bu derde kim uğrarsa artık iyileşmek istemez. Acı çeken ise bu acıdan kurtulmayı dilemez. Aşk insana vaktiyle iğrendiği şeyleri süslü püslü gösterir. Kendisine zor gibi gözüken şeyleri kolay gösterir. Doğuştan olan huyları ve doğal eğilimleri değiştirecek kadar ileri gider.” Betimlemesi ile aşk’a ilişkin görüşlerini ortaya koyar.
İbn-i Hazm, sevdayı sarmaşık güllerine benzetir. Sarmaşık,bahçelerde çardak vb. yapmakta yararlanılan, tırmanıcı bir bitki olarak kabul edilir. İşte sevdada bir sarmaşık’a benziyor ve sevdaya kapılan insanın vücudunu bu sarmaşık bitkileri gibi bütün içini kaplıyor ve kendini kendinden ettiğini söylüyor. Aşk’a ise daha farklı bir tanımlama getiriyor. “Bence aşk, yüksek seviyedeki temel unsurlarına göre bu mahlukatta bölüştürülen ruhların parçaları arasında meydana gelen birleşmedir.”
“Mahlukatın yakınlaşmasının ve uzaklaşmasının nedeni, biliyoruz ki, arada bir bağlantı ya da aykırılığın bulunmasıyla ilgilidir. Her cins, ısrarla kendi cinsini davet eder. Herkes kendi benzerinin yanında rahat ve emniyette hisseder kendisini. Birbiriyle bağlantılı olma, duyularla algılanabilen bir şeydir, ama aynı zamanda gözle görülebilen bir etkisi vardır. Zıtlar arasındaki uyuşmazlık ve benzerler arasındaki uyuma benzer bir mücadele bizlerin ruhları arasında da mevcuttur. Nasıl olmasın ki, saflığına ve ahenkle yükselebilen özüne rağmen ruh, aslı itibarıyla uyuma, sevgiye ve özlem duymaya hazır olduğu gibi; bozulmayı, ihtirası ve nefreti de kabule hazırdır. Bütün bunları, insanın fıtratından kaynaklanan davranış biçimlerinden biliyoruz.”
Görüşünü ortaya koyar.
Yüce Allah şöyle buyuruyor: “O, sizi bir nefisten yaratan, bundan da, gönlü kendisine yatıp ısınsın diye, eşini yapan Allah’tır.”
“Demek ki Allah, Adem’in huzuru bulmasına bir sebep olsun diye, Havva’yı ondan bir parça olarak yarattı.”
Tespiti ile aşk’ın insanlar arasında ruhlar arasında serpiştirilmiş parçacıklar arasında birleşimler olduğuna vurgu yapmıştır.
Günümüz dünyasında insanların birbirlerinden kopuk yaşamasının bir sebebi de ruhlar arasındaki aşk parçacıklarının olmamasından kaynaklandığını ifade etmek gerekir.
Allah aramızdaki muhabbetti, müveddeti artırsın. Artırsın ki bunalımlarımız son bulsun.