Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “Çok kıymetli Elbistan’ın, Ekinözü’nün yüreğinde vatan, millet, bayrak, Atatürk sevdası olan, iki yıl önce yaşadığı büyük acıyla sınanan, birbirine tutunan, komşusuna tutunan, sevdiklerine tutunan, çok değerli Elbistanlılar, Ekinözlüler, çok değerli Kahramanmaraşlılar. Sizlerin şahsında, bu depremde 11 farklı ilimizde hayatını kaybeden 53 bin 537 canımızı, tam iki yıl önce bu saatlerde gerçekleşen ikinci depremin yıldönümünde rahmetle anıyorum. Hepinize bir kez daha başsağlığı diliyorum. Bir daha böyle büyük acıları ne Kahramanmaraşımızın, ne ülkemizin herhangi bir vilayetinin ne de dünyadaki herhangi bir ülkenin yaşamamasını, artık bundan sonra böylesi felaketlerde tedbirsizlikler yüzünden, iyi hazırlık yapılmaması yüzünden can vermememizi ya da kayıpların en aza indirilmesini temenni ediyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz” dedi. Özel, şunları söyledi:
“ÇOK BÜYÜK BİR ACIYI GÖĞÜSLEDİNİZ”
“Elbistan depremden en çok etkilenen ilçelerimizden biri. Depremin üçüncü günü ben buraya gelmiştim. İlk günü Malatya’da, ikinci günü Adıyaman’daydık. Ama depremin hemen 24’üncü saatinde Malatya Doğanşehir’den dağ yollarına girmek durumunda kalınca, zorlu bir yolda Nurhak okunu gördük. Oraya döndük ve bu depremin, ertesi gün öğlen saatlerinde olan 7,6 şiddetindeki depremin üzerinden 24 saat geçmişken Nurhak’a ulaşan, dışarıdan gelen ilk kişi ben oldum. Belediye başkanımızla Kullar Mahallesinde buluşabildik. Onu enkazların arasında çırpınırken, koşarken, insanlara yardımcı olmaya çalışırken gördüm. Sarıldı bana dedi ki, ‘20 yıl, 30 yıl önce kaybettiğim bir akrabamı, bir abimi bulmuş gibi oldum. Sesimizi duyurun’ dedi. Biz onların sesini duyurmak için o akşam saatlerinde, telefon ancak Elbistan’ın yakınlarında çekiyordu, ulaştık. Onların sesini ilk önce Halk TV üzerinden, sonra bütün televizyonlar üzerinden Türkiye’ye duyurduk. O gün burada ilk hatırladığım Bursa Milletvekilimiz, şimdi de Osmangazi Belediye Başkanımız olan Erkan Aydın buraya ulaşmıştı. Sonra 12 milletvekilimiz hem Elbistan’da, hem Ekinözü’nde, hem Pazarcık’ta, hem Nurhak’ta yetişebildikleri her yere yetiştiler. Orhan Sarıbal milletvekilimiz burada 1,5 aya yakın zaman geçirdi. Birazdan gideceğimiz tarafta. Cumhuriyet Halk Partisi olarak elimizden geldiği kadar buraya sahip çıkmaya çalıştık. Ankara Büyükşehir Belediyemiz, Kahramanmaraş’tan sorumluydu. Hem Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş, o da dün Kahramanmaraş’taydı sizlerle birlikteydi, hem o dönem üst düzey bir bürokrat olan şimdi Keçiören Belediye Başkanımız bu bölgedeydi. Büyük bir kararlılıkla birlikte tüm Türkiye’den gelen yardımları ve büyükşehirlerimizin ulaştırmaya çalıştığı yardımları buralarda Kahramanmaraşlıların evlerine, ellerine, çadırlarına, konteynerlerine ulaştırmaya çalıştık. Tabii çok büyük bir acıyı hep birlikte göğüslediniz. Ben İl Başkanımız Sayın Ünal Ateş’in şahsında bütün Cumhuriyet Halk Partisi örgütlerine, ilçe başkanlarımıza, emek veren herkese Türkiye’nin en köklü, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu en büyük ailesinin mensupları olarak vermiş oldukları emekler için yürekten teşekkür ediyorum. Tabii bugün aslında programımızda Ekinözü’ne gitmek de vardı. Ancak hava şartları, yol güvenliği ile ilgili bir takım kaygılarla program iptal edildi. Biz artık Ekinözü’ne daha iyi şartlarda ulaşacağız. Ekinözü, 7,6 şiddetindeki depremin merkez üssüdür. Yaklaşık 5 metrelik bir yer değiştirme olduğunu, 11 vatandaşımızın orada hayatını kaybettiğini biliyoruz. Eski adı Celo olan, 1991’de ilçe olmuş, 2024 yılında Harun Vicdan Başkanımızla ilk kez kazandığımız, neredeyse her iki kişiden birinin oyunu alarak kazandığımız Ekinözü’ne ulaşamadık, gidemedik ama buradan selamlarımızı, başsağlığı dileklerimizi, dayanışma duygularımızı iletiyorum ve en kısa sürede Ekinözü’ne gitmenin buradan bir kez daha sözünü veriyorum.”
“21 YILDA 40 MİLYAR DOLAR DEPREM VERGİSİ TOPLADILAR”
“Tabii biz Elbistan’a geldik, çok çabalar içinde olduk ama bir yandan iktidar partisi de kahraman orduyu, harekete geçmesi gereken orduyu, bir düdük çalındığında, bir siren çalındığında dakikalar içinde gücüyle, kuvvetiyle, teçhizatıyla hazır olan orduyu üç gün boyunca harekete geçirmemekle suçlandı, suçlanmaya da devam ediyor. Dün Adıyaman’da yaptığımız temaslarda da sıcak siyasetin gündemine girmemeye, sadece deprem konuşmaya, bu depremle ilgili hem tespitlerimizi, hem önerilerimizi, hem de geleceğe yönelik olarak düşüncelerimizi ifade etmeye çalıştık. Bugünkü iktidara depremle ilgili eleştiriler yöneltilir mi? Eğer iki yıllık bir iktidar olsa yönetilemez. Ama deprem olduğu gün 21 yıldır iktidardaydılar ve tek başına iktidardaydılar. Mazeretsiz iktidardaydılar. Onların döneminde 3 trilyon dolar vergi toplandı, bu tarifsiz bir büyüklük. 21 yılda sadece 40 milyar dolar deprem vergisi topladılar. Dirençsiz yapıların yasal hale getirildiği sekiz tane imar affı çıkardılar. Yani pek çok vatandaşımıza mezar olan o depreme dayanıksız evlere imar affı verdiler. Bu sekiz imar affından üstüne de 26 milyar lira gelir elde ettiler. Ama kentleri depreme dirençli hale getirecek gerekli tedbirleri maalesef almadılar. Üç gün geciken arama ve kurtarma faaliyetleri… Dün erken saatlerden itibaren koluma giren, bilhassa kadın ve evladını kaybetmiş, yakınlarını kaybetmiş, eşini kaybetmiş kadınlar tarafından ‘Üç gün boyunca neredeydi bu devlet?’ diye soruyu bana soruyorlar. İnanın cevabını vermekte gerçekten zorluk çekiyorum.”
“İNSANLAR GÜVENİP OY VERDİ; BİTEN KONUTUN ORANI YÜZDE 2,7 OLDU”
“Ama şunları hatırlatmak lazım. Bugün Sayın Erdoğan Adıyaman’da. Dün ona bazı sorular bıraktım Adıyaman’da yanıtlasın diye, cevaplasın diye. Bazı önerilerde bulundum. Bakalım ne yapacak, neler söyleyecek? Ama gelip bölgede ‘Ben sözümü tutmanın verdiği kıvanç içindeyim’ diyor. ‘Mutluluk içindeyim’ diyor. Gerçekten insan, bu nasıl söyleniyor bilmiyor ama duymaya bile utanıyor. Deprem oldu; 6 Şubat Pazartesi. 8 Şubat Çarşamba günü Sayın Erdoğan eline mikrofonu aldı, ‘Kimse endişe etmesin’ dedi. Daha insanlar enkaz altındayken, çadır yokken, çorba yokken, su yokken. Yeni yeni Türkiye’deki bütün belediyeler yetişip de aşevleri kurmaya, seyyar mutfaklar kurmaya, seyyar fırınlar kurmaya çırpınıyorken, daha ordu kışladayken, kurtarmaya çıkmamışken. Maalesef enkaz altında ses var, araç gereç, kurtaracak yokken konuşuyordu. Sonra araç gereç geldi, kurtaracak geldi ama sesler kesildi. Dedi ki o gün ‘Kimse merak etmesin. 650 bin konut yıkıldı. Tespit ettik…’ Tabii doğrudur, uydu görüntüleriyle yıkılan apartmanlar görülür, köy evleri görülür. Rakam da doğru tespit edilmiştir. ‘...650 bin konut yıkıldı. Biz bunları bir yıl içinde yapıp teslim edeceğiz’ dedi, ‘Kimse korkmasın.’ Sonra 10 Şubat Cuma günü namazdan sonra tekrar etti, ‘650 bin konut yıkıldı. Biz bunları bir yıl içinde teslim edeceğiz.’ Sonra bir büyük seçim kampanyasının, deprem bölgesindeki evleri bir yıl içinde yapacak gücün sadece kendilerinde olduğunu, iktidar değişirse yeni iktidarın acemilikle bu evleri yetiştiremeyeceğini, kendilerinin inşaat işinde ne kadar mahir olduklarını, ihalelerde ne kadar mahir olduklarını, bütün müteahhitleri getirip evleri bir yıl içinde bitireceğini anlattı. Geçen sene ben bugün bu saatte Hatay’daydım. Birinci yıl bitmişti ve teslim edilen konut sayısı 11 ilde 18 bin 19’du. yani yüzde 2,7, üç bile değil. Bir yıl sonunda sözün tutulan kısmı üç, tutulmayan kısmı 97. 100 depremzedenin 97’sini çadırda, konteynerde ya da gurbette; yakınlarının yanında bırakan ama verdiği sözde depremden iki ay sonra, üç ay sonra seçim kazanan bir iktidarla karşı karşıyaydık. Öyle ya Kahramanmaraş’ta, Adıyaman’da, Malatya’da, Gaziantep’te, Elazığ’da ne kadar yüksek oylar alınıyor. İlk turu kazanamadı. İkinci turda yüzde 1,5’la seçim kazandı. Yüzde 70 oy aldığı yerler var. İnsanlar güvendi, inandı, oy verdi. Seçim geçti, bir yıl bitti. Yüzde 2,7.”
“BOŞ SENEDE İMZA ATMAYANA ANAHTARI VERMİYORLAR”
“Şimdi kendi verdiği rakam; ‘201 bin konut yaptık’ diyor, ikinci yıl bitmiş. Yani 100 depremzededen 30’una konut vermiş. Bakın geçmiş de değil. Geçmek için ne gerekiyor? Önüne senedi koyuyorlar. ‘At imzayı’ diyorlar. Senet boş, maliyet sonra çıkacak. Ödeme sonra belli olacak. ‘Boş senete imza at.’ Boş senede imza atmayana anahtarı vermiyorlar. Bugün 100 depremzededen 30’unun konutu bitmiş, 70’i ya konteynerde ya gurbette. Ben artık çadırı saymıyordum kalmadı diye. Dün karşıma 4-5 depremzede çıktı, ‘Çadırdayım, konteyner istiyorum’ diyorlar. Yanımızdakilere söyledik, bulunsun verilsin diye. Bugün yüzde 70’in bırakın bir yılın sonunda, iki yılın sonunda halen daha evine kavuşamadığı bir noktadayız. Bir dokunup bin ah işitilen, altyapı eksikliklerinin olduğu, temel ihtiyaçların halen daha çözülmediği, bir diğer taraftan da birçok beklentinin karşılanmayıp ‘Efendim artık konteyner kentlerden elektrik parası alacağız ki konteynerden çıkıp eve yerleşsinler…’ Sanki bütün evler bitmiş gibi. Sanki depremde evi yıkılan kiracı, şimdi konteynerde, ona ev veriyormuş gibi. Adam işi vardı, işini kaybetti. Konteyner dışında bir imkanı yok ve kiracıya başını sokacak bir imkan ya da kira ödeyecek bir imkan yaratılmıyor. Yapılan cüzi katkılarla hiçbir çare olmuyor. Bu rakamlar sadece ve sadece diğer illerde değil, Kahramanmaraş’ta da hiç farklı değil. Erdoğan, depremden 22 gün sonra, 28 Şubat günü Elbistan’a gelmiş. Demiş ki, ‘Bir yıl müsaade istiyorum. Bir yıl sonunda Kahramanmaraş’ta 112 bin 414 konut ve köy evi yapıp, bitirip, teslim edeceğiz.’ Yalnız iki yıl geçmiş, teslim edilen konut sayısı 34 bin 600. Kahramanmaraş’ta vaadin gerçekleşme oranı yine yüzde 30. Yani verilen sözün yüzde 70’i tutulmamış. 10 kişinin yedisinin barınma sorunu çözülmemiş.”
“KAYIP RAKAMLARINA DA İTİBAR EDEN YOK”
“Dün Adıyaman’da çok duydum. Bugün Kahramanmaraş’ta il başkanımız söylüyor, ilçe başkanımız söyledi, belediye başkanımız söyledi: ‘Kayıplar var.’ Maraş için 30’u çocuk, 75 kişinin halen arandığı söyleniyor ama ben bugün bu söylenen rakamlardan altısıyla yedisiyle daha şu ana kadar karşılaştım. Ama bütün Türkiye’de bu 53 bin rakamına, Maraş’taki rakamlara itibar edilmiyor. Buradan hep söyledik, bir daha söylüyoruz. Bir kapalı nüfus sayımı yapılmalıdır. Pandemide günlerce içeride durduk, bir pazar daha dururuz. Vatandaşa, ‘Depremde kaybın oldu mu? Olduysa adı neydi? Nerede defnettin’ sorusu sorulacak diğer bilgilerin yanında. Böylelikle gerçek rakamları göreceğiz, gerçek hak sahiplerini göreceğiz. Ayrıca bu yapıldığında Türkiye’de kaç mülteci var, kaç kaçak göçmen var, düzensiz göçmen var onu da göreceğiz. Kapıyı açmazsa ‘Alt katta kaç kişi yaşıyor? Suriyeli mi yaşıyor? Afgan mı yaşıyor?’ Bunları da öğreneceğiz. Büyükşehirlerde bunlar da çok önemli. Ama maalesef, bu kapalı nüfus sayımından ısrarla kaçıyorlar. Çünkü 2025 yılı olmuş ama devletin doğru rakam gibi bir derdi kalmamış. Algı yönetimleriyle, söyledikleri rakamlarla yetinilmesini istiyorlar.”
“100 AİLEDEN 97’Sİ HALA ADALET ARIYOR”
“2 bin 31 soruşturma açılmış. Bunların bin 397’si hakkında iddianame düzenlenmiş. Yani üç dosyadan biri daha savcı karşısına bile gitmemiş. Sadece açılan davaların 75’i sonuçlanmış. 100 aileden 97’sinin adalet arayışı son bulmamış. Halen daha adalet arıyorlar. Ebrar Sitesi’nin daha dün bilgileri geldi. 900 kişi. Zaten ne büyük bir acı yaşandı. ‘900 hak sahibine tek tek konut vereceğiz’ dediler. Kurada 500 kişiyi aldılar, 450 kişinin akıbeti belli değil. Yıkılan sitenin müteahhidine, kardeşine, baldızına, yeğenine Ebrar Sitesi’nden kuradan yer çıkıyor ama vatandaşa çıkmıyor. Gizli isimler, numaralara 40 tane daire çıkmış. Bu kadar acı yetmezmiş gibi bir de üstüne haksızlıklar var. Mücbir sebep uygulaması, Van depreminde 5,5 yıl uygulandı. Burada üç ayda bir bitiyor. Milletvekillerimiz koşturuyorlar, Meclis’te konuşmalar yapıyorlar. Bu sayede üç ay, üç ay uzuyordu. Bu sefer kapsamı daraltıldı. 31 Mayıs’tan sonra da uzamayacağı söyleniyor. bugün konteynerde çorap satan adamdan beyanname isteyen, vergi vermesini isteyen bir anlayışla karşı karşıya kaldık. Yerinde dönüşüm hepimizin çok önemsediği bir durum. 750 bin lira kredi, 750 bin lira hibe ile evler yapılacaktı. İlk başta bu duruma köy evi olarak bile müteahhit 110 metrekarelik yer verirken, bu 80’e düşmüş. Şimdi 65’e düşecek. Ama biz diyoruz ki, bu 750 hibe, 750 kredinin 1,5 milyon hibe, 1,5 milyon lira krediye dönüştürülmesi lazım. Maraş ve Elbistan’da büyük bir asbest riski var. Bununla karşı karşıyayız. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre Çernobil’den yayılandan 12 kat fazla asbest tozu deprem sonrasında bu bölgede havaya karışmış durumda. Tabip Odası, akciğer kanseri riskinin Elbistan’da ve Kahramanmaraş’ta en üst düzeyde olduğunu açıkladı. Ama bu konuda alınan bir tedbir yok. Eğitimde sorunlar var. Konteynerde birleştirilmiş eğitim gören öğrenciler zorda. Hayatlarından yıllar, dolayısıyla gelecekleri kaybediliyor. Sağlık sorunları var. Sağlığa erişim sıkıntısı, uzman doktor sıkıntısı var. Yoğun bakımlar ve hemşire sayıları yetersiz.”
“BAKAN SİYASET ÜSTÜ OLSUN, TÜM PARTİLER ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYSUN”
“Ben dün bütün bu sorunları Adıyaman’da ifade ettim. Bugün Kahramanmaraş’ta ifade ediyorum. Ama Sayın Erdoğan’a da bir çağrıda bulunuyorum: Türkiye, her an olabilecek İstanbul depremine hazır değil. Buradakinden çok daha fazla kayıp olabileceği dile getiriliyor. Ama kulağımızın üstüne yatıyoruz. İzmir’de sismik hareketlilik var. Ege Denizi’nde. Muğla’nın açıklarında, İzmir’in açıklarında. Yunanistan adaları boşaltıyor, biz bakıyoruz. Genel Başkan Yardımcımız Gökan Zeybek gitti, olağanüstü durum toplantısı yaptı bütün belediyelerimizde. Ama devletin kurumları bir adım atmıyor. Buradan Erdoğan’a bir kez daha sesleniyorum. Kendisiyle iki kez görüştüm. Dedim ki öneri olarak. ‘Türkiye’nin en iyisini, gel Deprem Bakanı olarak ata, Deprem ve Afetlere Hazırlık Bakanı olarak. Hepimiz destekleyelim. Partili olmasın. En iyi yetişmiş deprem uzmanı olsun, afet yönetim uzmanı olsun. Altına tüm siyasi partilerden bir bakan yardımcısı iste. Bakan siyaset üstü olsun, bütün partiler elini taşın altına koysun. Ve güçlendirme ise güçlendirme, kentsel dönüşümse kentsel dönüşüm. Yurt dışından kredi bulmaksa hep beraber bir seferberlik halinde Türkiye’yi depreme hazır hale getirelim.’ Ama asla ve asla bunu dinlemedi. Bugün de kendisinden hala daha yanıt bekliyoruz. Ayrıca 99 Depremi’nde rahmetli Ecevit, deprem bölgesinin belediyelerinin kesintilerini kaldırmış, ödeneklerini üç katına çıkarmıştı. Ben bunu Elbistan için, Ekinözü için demiyorum. Bizde il olarak Adıyaman ve Adana var 11 ilden. Ama tüm deprem bölgesindeki çoğunluğu AK Partili olan tüm belediyeler için söylüyorum. CHP’li, MHP’li, AK Partili, DEM’li hiç fark etmez. Gelirlerini üç kat artırın. Millet hizmet bekliyor ama belediyeler parasızlıkla mücadele ediyor. Bu ödeneklerin mutlaka ve mutlaka artırılması gerekiyor.”
“BUGÜN DE ‘GEL, ELBİSTAN’A SOR’ DİYORUM”
“Diğer taraftan biz deprem bölgesinde elimizden geleni yapıyoruz. Aylarca burada çalıştık, dönüp de bir kere yaptıklarımızı söylemedik. Ama maalesef Sayın Erdoğan her gün prompterleri karşısına alıyor, enine boyuna oradan okuyor ‘Şunu yaptık, bunu yaptık.’ Sanki AK Parti yapmış gibi, devletin yaptıklarını teker teker anlatıyor. Peki AK Parti bunları yaptı, dönüyor bir de ‘CHP deprem bölgesinde taş üstüne taş koymadı. Geldiler enkaz önünde fotoğraf çektirdiler, gittiler’ diyor. Buna karşılık gerçekten artık sizin huzurunuzda, Elbistan‘daki bu güzel insanların, bu acılı insanların huzurunda şunu söylemem lazım. Erdoğan’a dün söyledim, ‘Git Adıyamanlılara sor’ dedim. Bugün de diyorum ki ‘Gel Elbistan‘a sor, Kahramanmaraş’a sor.’ Cumhuriyet Halk Partili belediyeler Kahramanmaraş’ta bin 562 araç, 4 bin 41 personelle destek oldu. Bin 365 TIR ve kamyon insani yardım malzemesi geldi. Kahramanmaraş’a 22 mobil mutfak, beş mobil fırın, 12 ikram aracı kurduk. 426 bin battaniye, 43 bin 87 ısıtıcı temin edildi, ihtiyaç sahiplerine dağıtıldı. 13 bin 300 çadır, Cumhuriyet Halk Partili belediyeler tarafından. 363 konteyner, 565 jeneratör, 565 mobil tuvalet ve duş, 719 bin hijyen paketi Kahramanmaraş’ta dağıtıldı.”
“BİZ AYIRIP VERMEMEZLİK ETMEZKEN NURHAK’A SELAM VERMİYORLAR”
“Sayın Erdoğan 6 Şubat 2023’ün ikinci yıl dönümündeyiz. Salonda Elbistanlı depremzedeler var. Kahramanmaraş’a diyorsun ya ‘Taş üstüne taş koymadılar, fotoğraf çektirip gittiler.’ Hayatımda duyduğum en vicdansızca, en hakkaniyetsiz, en hakikati görmeyen açıklamadır. Ben yapılanı gözlerinin içine bakarak söylüyorum, alkışlıyorlar. Gel gözlerinin içine bakarak ‘Cumhuriyet Halk Partisi burada yoktu’ de, ‘Ankara Büyükşehir yoktu’ de, ‘İzmir Büyükşehir yoktu, Mersin, Adana yoktu’ de bakalım ne cevap alacaksın. Bakın Türkiye Belediyeler Birliği, Sayın Ekrem Başkan, ayrım yapmadan AK Partili Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’ne, İYİ Partili olup şimdi bağımsız olan Çağlayancerit Belediye Başkanımıza, Yeniden Refahlı Göksun‘a, Dulkadiroğlu‘na, elbette Ekinözü Elbistan‘a, Nurhak’a, Pazarcık’a, Yeniden Refahlı Türkoğlu belediyelerine ayırmadan 19 tane araç hibe etti. Bakın biz bu belediyeleri ayırıp da CHP’lilere vermiyoruz. Ama onlar Nurhak‘a gidip selam vermiyorlar. Nurhak Belediye Başkanımız’a yaptığı toplantıda Çevre Şehircilik Bakanı ‘Çık sen dışarıya’ diyor. ‘Ben derdimi söyleyeceğim’ deyince, ‘Git il müdürüne anlat, o bana söyler’ diyor ama AK Partili belediye başkanlarını dinleyip teker teker not alıyor. Nurhak‘a selam vermeyenler, Elbistan‘a Cumhuriyet Halk Partili diye artık gerekli ilgiyi göstermeyenler, çok büyük haksızlıklar yapıyorlar. Ama biz Belediyeler Birliği’nden bir ekskavatör, bir kepçe, bir kamyon, bir cenaze aracı, 150 çöp konteyneri aldı Elbistan‘a ulaştı. Ankara ve Adana belediyelerimiz birer çöp kamyonu yolladılar, Elbistan sokaklarında şu anda. Kahramanmaraş’ın temiz su ve kanalizasyon altyapısını Ankara Büyükşehir Belediyesi onardı ve üreticilere 2 milyon sebze fidesi hediye etti. İzmir Büyükşehir Belediyemiz 232 hanelik konteyner kent kurdu, ve Kahramanmaraş’ta dokuz ilçe belediyesine birer otobüs hediye etti. Merkezefendi Belediyemiz Nurhak’a 20 konteyner ev kurdu. İstanbul Büyükşehir İGDAŞ, Kahramanmaraş’ın doğal gaz altyapısını onardı ve şehre yeniden doğal gaz verilmesini sağladı. Eskişehir Büyükşehir, altyapı onarımlarında çalıştı. Elbistan‘ın yıkılan belediye binasını İstanbul Büyükşehir, Nurhak’ın yıkılan belediye binasını Ankara Büyükşehir, Elazığ’ın yıkılan belediye binasını Keçiören Belediyemiz yapıyor, seneye bu vakitte hizmete girecek. Kim ne katkı yaptıysa Allah razı olsun.”
“ESKİ BELEDİYE BAŞKANI ‘HAKKIMIZI VERDİ’ DEDİ”
“Dün televizyonda söyledim, Bursa Büyükşehir’i biz kazandık ama eski belediye başkanı bana teşekkür etmiş. ‘Hakkımızı verdi’ diye. Uşak’ı şimdi biz kazandık ama Hatay’da çalışan Uşak Belediyesi AK Parti’nindi, belediye başkanıyla özel telefon görüşmesi yaptım, teşekkür ettim. MHP’li belediyenin de, AK Partili belediyenin de elinden bir battaniye bile alındıysa onlardan Allah razı olsun. Ama yapılanı görmemek, verileni görünür kılmamak. Ve bir yalanla, niye? A Haber diye bir kanal var, Tayyip Erdoğan ‘İki kere iki beş eder’ dese, ‘Reis kerrat cetvelindeki tarihi hatayı düzeltti’ diye haber yapıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi ağzıyla kuş tutsa, ‘Çok sıkmışlar kuşa diş izi çıkarmışlar’ diye CHP’yi eleştiriyor. Bunlar TRT‘yi kontrollerine almaya, kendi kanallarında gerçekleri karartmaya, yalanı üretmeye güveniyorlar. Ama güneş balçıkla sıvanmaz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin belediye başkanları da milletvekilleri de var güçleri ile çalıştılar. Bundan sonra da çalışmaya devam edecekler.”
“YOKSULLUĞA SÜRÜKLEYEN BU DÜZENİ DEĞİŞTİRECEĞİZ”
“Buradan namusu olan, vicdanı olan ve ahlakı olan bütün basın mensuplarına ifade ediyorum. Toplamda 11 ilde Cumhuriyet Halk Partisi 7 bin 200 TIR, dört uçak, altı gemi, 9 bin 600 araç ve 28 bin 500 personelle buraya ilk günden beri koştu, koşmaya devam ediyor. Toplamda bütün deprem bölgesinde 155 mobil mutfakla, 163 ikram aracıyla, 18 mobil fırında varız. 3 milyona yakın battaniyeyi, 266 bin ısıtıcıyı, 50 bin çadırı, bin 810 konteyneri Cumhuriyet Halk Partisi bu bölgeye iki yıl içinde ulaştırdı, bu hizmetleri gördü. Birisi TRT‘yi kendine bağladı diye, televizyonları kendine bağladı diye, kendi yalanları, iftiraları manşetten canlı veriliyor diye bizim yaptığımızı görmezden geldi diye ilk kez dün ve bugün bunları buradan kayda geçirdik. Bir şey daha kayda geçsin, bir şey daha. Artık yoksulları görmeyen, emekliye 14 bin 500 lira sefalet maaşına mahkum eden, geldiğinde sekiz çeyrek altın alan emekli maaşını üç çeyrek altına indiren, geldiğinde yedi çeyrek altın alan asgari ücreti, üç buçuk, dört çeyrek altına indiren, emeklisine, emekçisine bakmayan, onu yokluğa, yoksulluğa sürükleyen, verdiği maaşla kira versen aç kalıyorsun, karnını doyurursan sokakta kalıyorsun düzenini kuran, tarımdaki hak edilen desteklemenin beşte birini bile ödemeyen, kanun yüzde bir yazarken binde ikisini, onu da bir sene geç dağıtan, bu haldeki esnafından bile vergi diye gırtlağına çökmeye kalkan, bu ülkenin gençlerinin umutlarını kıran, bu ülkenin kadınlarının ümitlerini ellerinden alan, evlatlarının geleceğinden endişe ettiren, eğitimi paralı, bedava olursa kalitesiz yere getiren, zengin ve fakirin çocuğunu farkı kapatamayacakları kadar geriden hayat yarışına sokan, babadan oğula, anadan evlada yoksulluğu miras bıraktıran, yoksulluğun evlada bir miras olarak kaldığı bu düzeni hem de gecikmeden Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bir olarak, beraber olarak, kol kola, omuz omuza değiştirmek için yola çıktık. Erken seçimi istiyoruz bu iktidarı göndereceğiz.”
“KİMLERİN SİZİ İHMAL ETTİĞİNİ ELBİSTAN GÖRDÜ”
“Biz kapkaranlık bir sabah geldiğimiz Elbistan‘dan hiç ayrılmadık, seslerini duyurmayı hiç bırakmadık ve Elbistan bu sürecin sonunda Cumhuriyet Halk Partisi’nin yanında olduğunu, kimlerin de onu ihmal ettiğini gördü. Kahramanmaraş’ta da Elbistan‘da da bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bundan sonra Cumhuriyet Halk Partisi yerel seçimlerde nasıl 47 yıl sonra birinci parti olduysa, Türkiye’de 413 belediye aldıysa, yüzde 38’le Türkiye’nin birinci partisi olduysa, yoksulluk içinde olanlar, işsizlikten kıvrananlar, bugün borcunu ödeyemeyen çiftçiler, esnaflar, kadınlar, emekçiler üzülmesinler. Her şeyin var bir çaresi, onun da adı Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi. Size söz veriyorum. Buraya ben milletvekili olarak geldim, Parti Meclisi üyesi olarak geldim, Grup Başkanvekili olarak geldim. Bugün Genel Başkan olarak geldim. Size söz veriyorum Atatürk’ün partisini iktidar yapmış Genel Başkan olarak yine geleceğim. Bugün iktidar hedefi ve iktidar iddiası siyasi bir iddia değildir. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar iddiası Türkiye Türkiye İttifakı’nın iktidar iddiası, sosyal demokratların, bu salonda olduğu gibi, muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, Kürt demokratların, Türkiye’nin bütün demokratlarının birleşerek kurduğu Türkiye İttifakı’nın iddiası, mazlumların artık mağdur olmaması, yoksulların ezilmemesi, yüzünün gülmesi, kimsenin çocuğuna babasından anasından yoksulluğun miras kalmaması, güzel sağlığın, iyi sağlık hizmetinin, iyi hastanenin, en iyi ilacın zengine, en ucuz ilacın fiyat farkı çıkan ilacın, 15 gün hastanede bekleyerek alınan randevuların yoksullara reva olmamasının mücadelesidir bu. Bu mücadele, kısa çöpün uzun çöpten hakkını almasının mücadelesidir, Cumhuriyet ki kimsesizlerin kimsesidir. İşte o kimsesizlerin sahip çıkılmasının, bu ülkenin herkesin, hepimizin olduğunun, hepimizin eşit olduğunun o zenginlere, o patronlara ve o patron seven siyasetçilere gösterilmesidir. Biz makamlara ve mevkilere gelmek için değil. Ben kendimi hiçbir makam ve mevkiye iddia koymuyorum ve koymayacağım. Biz yoksullar bir yere gelsin diye, bu açlık bitsin, bu işsizlik bitsin, bu eşitsizlik bitsin, bu ayrımcılık bitsin diye, biz camiler gibi cemevleri de ibadethane olsun diye, biz Kürt‘le Türk, Laz‘la Çerkez, Pomak‘la Boşnak kol kola, omuz omuza eşit vatandaşlar olarak eşit davranılsın, her yerde eşit olsun diye bu ülke Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet seviyesine gitsin, Tayyip Bey’in götürmek istediği gibi 4 bin dolarlık değil, Atatürk’ün işaret ettiği 50-60 bin dolar geliri olan bir ülke olsun diye iktidara talibiz. Bundan sonra ne enkazın altında, ne yoksulluğun altında tek başınıza kalmayacaksınız. ‘Sesimi duyan var mı’ dediğinizde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu devlet sesinizi de duyacak, size sahip de çıkacak. Bir daha böyle acılarda bir araya gelmeyip iyi günde, güzel günde, mutlu günlerde bir araya gelmeyi ümit ediyorum. Bir kez daha hepimizin başı sağ olsun, hepinizin başı sağ olsun. Bundan sonra Türkiye’nin önü açık olsun, yüzleriniz gülsün, günlerimiz, geleceğimiz güzel olsun. Hepinize saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”