Semâyı kapsayan duaların kurtuluşa vesile olduğu gün; 15 Temmuz 2016

Aziz ve cefakâr Türk Milleti yaklaşık 1,5 asırdır büyük bâdireler atlattı…

Osmanlı-Rus Savaşından (93 Harbi) bu yana bu coğrafyanın çocukları kan ağladı, acı ekti, ıstırap biçti…

Toprak ‘şehitlerin kanıyla’ sulandı…

“Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda…” diyen Milli Şairimiz avuçlarına bir parça toprak almış ve bu toprağın şeffaflaşıp hafif yumuşadığını gördüğünde bu yumuşama halinin ‘kan merkezli’ olduğunu fark etmişti…

“Zalimin zulmü varsa sevenin Allah’ı vardır.” sözünü şarkı mısralarına kadar yerleştiren bu toprağın çocukları için; Zulüm önlenmesi gereken bir mekanizmanın ismiydi.

Bu zulüm mekanizmasının çarkına ‘çomak’ sokan, ‘rahatları kaçıran’ zulme ‘hayır’ diyen aziz Türk Milleti ‘onlara göre’ ‘husumet’ idi…

Lakin Anadolu’da vuku bulan Milli irade ve heyecan 1000 yıldır İRADE-ERDEM-CESARET suyu ile bezenmişti.

İrade ile mürid olur, hayatı çözümlerdi Türk Milleti…

Erdem ile Ahlakileşirdi…

Cesaret ile de müdahale eder, yanlışı bitirir, bâtıl karşısında civanmert tavır takınırdı…

Yunus Emre’ler dolaşmıştı bu topraklarda…

Hacı Bektaşlar…

Gazali ‘akıl’ derdi, İbn-i Haldun cemiyet…

Fuzuli şiirden laf eder, Taşlıcalı Yahya estetikten…

Katip Çelebi kontrolcü biriydi, bibliyografik çalışmaların adamıydı…

Sıkıntı, dert, tasa, gam yoktu bu cemiyette…

Çünkü her bir olumsuzlaşmanın içinde ‘vardı bir hayır…’

Baki gibi şiir okuyan gençler, Sinan emsali mimarlar vardı…

“İstanbul’da usanan Yemen’e göç ederdi…’

Yemen’den Buhara’ya, Kafkasya’dan Niğbolu’ya kadar İRADE-ERDEM-CESARET hassasiyeti vardı…

Medeniyet vardı, estetik vardı, güzellik ve hassasiyet vardı… Tüm bunların şekillendiği zarafet ise baş tacı idi…

İşte böyle bir milletti Türk Milleti… Bu genetik kodların şekillendirdiği Aklı-Kalbi-Zevki-Ruhu prangaya vurmak, parçalamak, yerle bir etmekti tüm gaye…

Düşman ‘yıkmak’ için…

Anadolu ‘yapmak’ için Var idi…

Yıkmanın neferleri…

100 yıldır başaramadıkları ‘yıkım işlemini…’

15 Temmuz 2016 tarihinde tekrar sahnelemişlerdi…

İrade-Erdem-Cesaret duygusu bu sefer şehirlere bezendi…

Şehirler, meydanlar, sokaklar, caddeler, evler, odalar… Dualara sarıldı, görünen görünmeyen tüm eylem operasyonuyla meydana çıktı Anadolu…

15 Temmuz 2016 tarihinde yıkım ekibi ‘yapım ekibi’ karşısında yerle bir oluşun emsalsiz mağlubiyetini yaşadı…

Cüretkâr ve İman dolu yürekler ‘Allah diye diye inledi ve inletti…’

 İçerde, dışarda, kuzeyde, güneyde, Batı’da, Doğu’da hâsılı tüm kâinatta; Türk’ün zaferi bir kez daha pekişti…

Öyle ya!

‘yarın elbet bizim, elbet bizimdi…’

‘Gün doğmuş, gün batmış ebediyyen bizimdi…’

Zaman çarkı, mekân çarkı durdu o an…

O 5-6 saatlik zaman dilimi Bosna’yı İstanbul ile Kahramanmaraş’ı Filistin’le, Konya’yı Doğu Türkistan’la buluşturdu, ‘zincirler kırıldı, buluştu ellerimiz…’

İmza atmıştık yine tarihe…

Tarihe ve tarihin içindekilere…

Türk’ün İslam’la bayraklaştırdığı bu gök kubbe; dualara hanedanlık etti…

Ve o dualar Amerika’dan Londra’ya kadar şer odak ve karanlık akılları dumura uğrattı, felç etti, bir kez daha anladı ki Batı adamı; ‘dua emsalsiz bir enerji kaynağı…’

Batılı sosyolog Georg Simmel’a kulak verelim:

“Türkiye’ye kurgulanan her bir program için kurgulayan akıl ihtimallerin ihtimalini yüzle çarpıp beş yüze bölmelidir…’

Evet…

İhtimallerin ihtimalini ‘bir okumamış ferdi’ dahi bozan bu yüce Millet, ‘yüce dininden’ ve ‘yüce imanından ’aldığı heyecan ve coşkuyla ‘geriden gelir’ ‘ilerlediği sanan ablak surata’ hakikatin tokadını yerleştirir ve yerleştirmiştir…

İşte 15 Temmuz 2016 gerçeği budur…

15 Temmuz’lar bitmemiştir…

Lakin Analarımızda Fatih’ler doğurmaya devam edecektir…

Saygı-Sevgi-Muhabbet ile.

Ve Aşkla…

Ve tüm gayret sıcaklığıyla…