İnsan bir cevherdir, tıpkı etrafı tarifi zor mücevheratla süslü, muhabbetullah marifetiyle Levhadan akan öz gibi...
Henüz haset yeni icad olunsa da Kabil Habili katletmemişken, sözüm ona vahşi hayvanlar Adem'in evlatlarına saldırmazken, bet bereket varken, uçsuz bucaksız köhne dünya sanki gençliğin verdiği pırıltı içinde ve içinde yaşayanlara yeterken bir nevi yaşanacak yerdi. "Bir insanın derdi Allah olsa, bir tas çorba iki kişiye yeter. Bir insanın derdi dünya olsa, bütün dünya iki kişiye yetmez." Buyurmuş Allah dostlarından biri kelamı kibarında. Yaşanmayacak hâle getirmek için her geçen gün özel çaba sarfediyoruz.
"Günah asudeyi kapladı" buyurdu hak dostlarından biri. "Ahiri gitti zamanı kaldı" buyurdu bizde yine değişiklik yok, peşinden On binleri defnettik, kantarın topuzu her defasında biraz daha kaçtı.
İnsan zahirden ve içinde gizli batından ibaret, zahirin ihtiyacını gideren bizler bâtını ihmal ettikçe, cevherimize ulaşamayıp, fıtrata aykırı hâl ve gidişatı adetullaha değişiyoruz. Ruhun gıdasız kalmasını farketmeyip, doymayanı mide sanıyoruz.
Tufanda gemide olan kurtuldu. İnsanlık adına kaybedilen değer yargıları ve hiçe sayılan ilahı nizamın hor görülmesi sizce bir tufan değil mi?
Dervişler vücut ensrümanında günlük binlerce kez doğru notayı arayıp ilahi besteyi seslendirmeye çalışırken, adeta bir madenci edasıyla batıni alemlerinde kazı yaparak define ararlar. Defineye malik olan özdeki muhabbetullaha programlı doğru notaya dokunabilenlerdir. Ruhunu besleyenlerden olmayı ümid ederek sözlerimi tamamlıyorum.