Yöneticilik gerçekten sorumluluk isteyen bir iştir. Hazreti Ömer devlet başkanı olduğu zaman, sorumluluğun ağırlığından beli bükülmüştür. Bir keresinde herkese bir parça kumaş düşmekte idi. Oğluna da bir parça kumaş düşmekte idi. Ama o parçadan bir elbise meydana gelmiyordu.
Hazreti Ömer kendi hakkını oğlu Abdullah’a veriyor ve öylece bir gömlek yapılabiliyor. Bunu gören halk toplantı esnasında devlet başkanı Hazreti Ömer’e ey Ömer; Şu Abdullah’ın giydiği gömleğin hesabını vermedikçe biz seni dinlemeyeceğiz diye haykırmışlardır. Hazreti Ömer ağlayarak “oğlum Abdullah kalk da bunun cevabını ver” demiştir. ve oğlu Abdullah ayağa kalkarak babamın hissesini de babam bana hediye etti, böylece bir gömlek yapabildim. Diyerek cevap vermiştir ve o zaman karşısındaki halk şu cevabı vermiştir:
Ey Ömer şimdi konuş; biz seni şu anda dinleyeceğiz, demiştir. Yani şunu iyi anlamak gerekiyor; yönetici olmak; bu millet üzerinde tahakküm etmek demek değildir.
Yönetici olmak; halka esir gibi davranmak değildir. Yönetici olmak; o makamın sahibinin kendisi olduğunu düşünmek değildir. Bu makamlar; Allah’ın ve milletin bize emanet ettiği makamlardır. Bunun hesabını vermek çok çetindir.
Onun için Hazreti peygamber efendimiz (Sav): ‘Kıyamet gününde en şiddetli azaba uğrayacak olanlar; fasık âlimler ve zalim yöneticilerdir.’ buyurmuşlardır. yani hamal olma düşüncesi ile sorumluluk bilinciyle yöneticilik yapmak gerekmektedir. Çok ağır bir yük taşıyoruz. Bu yükün hesabını hem millete, hem de Allah’a vermek çok zordur.
Makam sahipleri, makamlarında kalıcı olduklarını zannediyorlar. Aslında bu makamlar; halkın bize emanet ettiği makamlardır. Bu makamların hakkı; Allah’a şükretmek ve halka da tevazu göstermektir.
15 Temmuz’da bu ülkeyi kurtaran bu ülkeyi bize emanet edenler milletimizdir. Yani makamların asıl sahipleri millettir. Bu millet 15 Temmuz’da omuz omuza bu ülkeyi kurtarmıştır. Solcusuyla, sağcısıyla, ülkücüsü ile İslamcısıyla bütün renkler ve duygulara sahip olan topluluklar bu ülkeyi beraber kurtarmışlardı.
O gece birbirlerine sımsıkı sarılmışlardır. Bunu iyi görmek iyi okumak gerekiyor. Ayrıştırıcı cümlelerden sakınmak gerekiyor. Ayrıştırıcı hareketlerden uzaklaşmak gerekiyor. Yani bir grup ben yaparsam olur düşüncesiyle hareket eder, diğerlerini dışlarsa bu ülkede birlik ve beraberlik olmaz. Çünkü bu millet birlikte ve beraber hareket etmeyi öğrenmiştir. Bu millet artık yeniden dirilişe geçmiştir. Artık bu saatten sonra bu toprakların sahibinin, bu makamların sahibinin millet olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu saatten sonra bir değişim başlamıştır. Sadece ülkemizde değil, yeryüzünde de kula kulluk ortadan kaldırılmış, Allah’a kulluk davası da anlaşılmıştır. Artık hiç kimse kimseye körü körüne itaat etmeyecektir. Sorgulamadan, özeleştiri yapmadan bağlanmayacaktır. Bunu çok iyi anlamak gerekiyor. Yeryüzündeki bu değişimi anlayamayan makamlar, yeryüzündeki bu değişimi anlayamayan sivil toplum kuruluşları, anlayamayan oluşumlar yok olmaya mahkûmdurlar. Bunun böylece bilinmesi gerekmektedir...