Son günlerde sosyal medyada dönen tartışmalara, televizyon ekranlarında yapılan yorumlara baktıkça hayret ediyorum. Gerçekten içler acısı bir durumdayız!

Şunu net bir şekilde söyleyebilirim:

Suriye’yi kan gölüne çeviren, kendi halkını katleden ve ardından Rusya’ya kaçan Esed, bugün Türkiye’ye gelse, bir parti kursa, ciddi bir oy potansiyeline sahip olur.

Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?

İçimizde insanlıktan, vicdandan ve merhametten tamamen yoksun bir kitle var!

Bakın, şu gerçeği görmezden gelmek mümkün değil:

Hapishanelerde yıllarca işkence ve zulüm görmüş masum insanlar serbest kalıyor. Ülkemize sığınan milyonlarca mülteci, ülkelerine dönmeye başlıyor. Bu, yıllardır süren bir dramın sona ermesi için büyük bir adımdır.

Ama gelin görün ki, her hayırlı işin altından kötülük çıkarmaya çalışan, “öküz altında buzağı arayan” bir güruh var. Bunlar, ne vicdan ne de insaf ölçüsüne sığıyor.

Avrupa’da olsaydı dünya ayağa kalkardı!

Bugün Suriye’de yaşanan zulüm, Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde yaşansa, dünya kamuoyu oraya yığılırdı. Ancak iş Suriye’ye, Müslüman coğrafyasına gelince, gözler kapanıyor, kulaklar tıkanıyor.

Şunu sormak istiyorum:

Eğer bu zulme uğrayanlar Müslüman değil de başka bir inanca sahip olsaydı, bu sessizlik devam eder miydi? Cevap açık: Hayır! Ama biz Müslümanlar, yaşananlara rağmen merhametimizi kaybetmeyeceğiz.

ALLAH NURUNU TAMAMLAYACAK!

Bize düşen, İslam’ın adaletini, merhametini ve insanlığa olan katkısını yaşamaktır. Biz emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmaya, merhametli davranmaya devam edeceğiz. Zalimlerin zulmüne karşı mazlumların yanında durarak, insanlığa gerçek medeniyetin ne olduğunu göstermeye devam edeceğiz.

Unutmayalım: Adalet ve merhamet yoksa, huzur ve barış da olmaz. İslam’ın güzelliklerini yaşamaya ve yaşatmaya devam edeceğiz. Dünyaya umut olacağız.

Selametle.