Yazımın başlığına sadece Suriyeliler yazsam da, aslında tam başlık, Türk milletinin muhacirler ile imtihanı olacaktı.
Neden Suriyeliler yazdım der iseniz, en çok suiistimal edilen muhacirler Suriyeliler olduğu için yazımın başlığına bu adı verdim.
Tarih ders alınmak için okutulur. Bütün ilimler geleceği inşa için nasıl geçmişten , geçmiş tecrübe ve çalışmalardan yardım alarak oluşur ise, tarih te bir milletin geleceğinin oluşturulmasında en çok ders alınan bir başvuru kitabı gibidir. Yakın ve uzak geçmişimizde belki bu gün yaşadığımız sıkıntılara benzer bir çok sıkıntıyı atalarımızın da yaşadığını düşünür isek, acaba onlar bu gibi zamanlarda nasıl bir tavır almış, ne yapmış veya neyi yapmaktan kaçınmışlar ve hadiseleri nasıl göğüslemişler diye geçmişe bakarız. Bu bakış bize bu günümüzü tanzime ve hatta geçmişimizi de hayal dünyamızda şekillendirmemize yardımcı olur. Geçmişini silenler veya geçmişini başkalarının yazdıkları ile bilenler daima yanılgı içinde yanlış üstüne yanlış yaparlar. Son doksan sene boyunca ağabeylerimiz, baba ve amcalarımızın yanlış üstüne yanlış yaptıkları gibi.
Osmanlının yıkılışında arapların bizi arkadan vurduğu yalanları ile bizi araplara düşman olarak yetiştiren tarih hocalarımız devlet büyüklerimizin, hiç birisinin İran denen devletin üstelik Türklerin elinde olmasına rağmen bize ne düşmanlıklar ettiğini, Hristiyan ve Yahudiler ile bizim aleyhimize ne tür anlaşmalar içinde olduğunu anlatmamışlardır. Bu hususta prof.Mehmet Saray hocamızın büyük bir çalışması vardır her kes’e okumasını tavsiye ederim. Oysa araplar denen coğrafyada büyük bir Türk nüfus var olmasına rağmen, bizi sırtımızdan vurduğunu iddia ettikleri bu arapların sivil Türklere karşı hiçbir düşmanlığının olmaması, hatta yemende İngilizler ile bize karşı savaşan ve sonunda yemende esir edilen Türk askerlerinin İngilizlere neden teslim edilmediğini bize anlatmış olsalar bu gün bu yalanlara hiç kimse inanmazdı. O kötü günlerde bize silah çeken araplar içinde en önemli kişiler maalesef hz. Hasanın torunları şerifler ve özellikle kuzey afrika da sözleri geçen hz. Hüseyinin torunları olan seyyidler hakkında en doğru bilgileri veren kişi’yi (merhum Nuri Paşa) öldüren yerli katiller bize sürekli yalan söylemişlerdir.
Bir kısım araplar siyasi ikballeri uğruna osmanlıya silah çekmişlerdir. Fakat tıpkı bu gün olduğu gibi araplar içinde nüfusun ezici çoğunluğu halk ise bu hainlere katılmamış ve bu facianın sonunda da en büyük eziyeti onlar çekmişlerdir. Sadece suudi arabistandakİ hain yönetime karşı yirmi yılı aşkın silahlı çatışma içinde olmuşlar, İngilizlerin yardımı ile yüzbinlerce arap öldürülerek susturulmuşlardır. Oysa ülkemdeki her kes, zan ediyor ki araplar bize karşı ayaklandı ve Türkleri öldürüp yerine bu günkü devletleri kurdular. Oysa o devletleri kuranlar satılmış arap aşiret büyükleri ile İngiliz ordusu idi. Bu kurulan devletler yirmi yıl kendi halkına silah zoru ve zulm ile devletlerini kabul ettirebilmişlerdir. Bu gün görüyoruz ki sivil halk, bu gün bayrağımızı diksek altında toplanmaya hazırdır. Kurtuluş harbi süresince eşkıyalık yapan gurup ve kişiler, cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizin geleceğini karartan iç ayaklanmaları yapanlar arap değillerdi. Meseleye bu açıdan bakınca nasıl bir oyun içinde olduğumuz her kesçe malum olur.
Özellikle suriye gibi Anadolu dan farklı olmayan yerlerde ise, mezhebi olarak sünni islama düşman olanlar ile , arapça konuşan fakat haçlı artığı olan halklar el ele askerimizi sırtından vurmuşlardır. Bu düşmanla işbirliği yapmalarının mükafatı olarak ta, bu gün nüfusun yüzde onu dahi olmadıkları halde suriye ve diğer akdeniz kıyılarındaki devletlerde bu azınlıklar güç sahibi yapılmış, sünni çoğunluk ise silah zoru ile susturulmuştur. İşte ülkemde de yapılmak istenen bu idi. Gizli ve açık, bir çok siyasi parti, dernek, vakıf v.s adı altında açıktan çalışanlar ile, bir çok sessiz harften oluşan adları ile gizli terörist derneklerini kuranlarda aynı şekilde sadece ve sadece sünni islama ve sünni Müslümanlara düşman guruplardır. Bunlara örnek olarak dhkp-c denen örgüt en iyi misaldir. Komünistlik, solculuk, halkçılık gibi tabirler tamamen birer örtü ve süstür. Bu derneği kuranların tamamı aleviler içine yerleşmiş, gayeleri islam düşmanlığı olan, bu niyetlerini ise alevi gençlerini kandırarak kendi devletine düşman etmeye çalışan ve aslı alevi olmayan, fakat burada yuvalanmaları sahipleri tarafından istendiği için burada bulunan gayri müslim guruplar ve kişilerdir. Bunların para kaynakları da Hristiyan ve Yahudi vakıflardır. Alevi canları en güzel temsil eden cem vakfı bütün bu çirkin oyunları en iyi bilen bir vakıf’tır.
Bu örgüt mensuplarının öldükleri zaman cenazelerinin cem evlerinden kaldırılmasının gayesi de sünni topluluğun bütün bu katliamlarda alevileri suçlaması ve yüzlerce yıl yapıp beceremedikleri alevi sünni çatışmasını körüklemektir . Bir çok televizyon ve benzeri yayın yapan yerlerde yatıp kalkıp Suriyelilerin ülkelerine ve özellikle esed’e teslim edilmesini isteyenlerin tamamı bu örgütlerin adamlarıdır. Son zamanlarda bu tür mezhebi örgütlenmenin televizyon kanallarındaki konuşmacıları istemeden de olsa bu niyetlerini ağızlarından kaçırmaya başlamışlardır. Bu pervasızlıklarında ki cesareti de, yedi partinin içinde bulunduğu ittifakın seçimi kazanacağına olan inançlarıdır. Bir konuşmacı idlib’e sığınmış beş milyona yakın Türkmen ve arap nüfustan söz eder iken, tamamı selefi ve katil olan bu insanları Türkiye cumhuriyetinin koruduğunu ve ülkenin demokratik güçleri olan rusya, iran ve esed ile mücadelede bundan cesaret aldıklarını söylemiştir. Düşünün yıllarca Müslümanlara bizi asla iran yapamayacaksınız diyenler bir den irancı oldular. Bu da yetmedi iran ile Türkiye savaşır ise banko iranın yanında yer alırız sözlerini her yerde söylemeye başladılar. İran ve rusya esed ile beraber demokratik güçler oluyorlar ve Türkiye ise terörist katilleri besleyen devlet. Bu sözleri başka bir ülkede kullanmış olsalar inanın o ülkede hayat hakkı bulamazlar. Bizde ise Türk milletine, devletine ve ordusuna küfür ve hakaret etmenin cezası bir saatlik bir cezaevi tiyatrosu oynamaktır.
Kendi kurdukları televizyonlarda sürekli sünni Müslümanlara düşmanlık edenler, iran gibi esed gibi sünni Müslüman katillerine destek olup arka çıkanlar, yaptıkları bu çirkin propagandayı Türk milletinin görmediğini zan ediyorlar. Türk devleti de Türk milleti de bizi arkamızdan vurmaya çalışan bu mezhebi örgüt ve televizyon kanallarını ve sahiplerini görüyor ve tanıyor. Başta almanya ve Hollanda olmak üzere bunları örgütleyen devletleri ve onların kurumlarını da biliyoruz. Bunların Atatürkçülük boyası da döküldüğünde artık gizlenme ihtiyacı da hissetmiyorlar. Televizyon kanallarında ağızlarından çıkanın farkına varınca yurdumuzdaki sünni nüfusu tenzih ederim demek zorunda kalan mezhepçi bölücüleri Türk milleti cam arkasından gayet ne görüyor.
İşte yazımın konusuna buradan giriyorum. Yazım uzun olabilir fakat alt yapısını tam oturtmadan Suriyeli veya diğer ülkelerden gelen Müslümanlara yapılan düşmanlığı anlamamız mümkün olmazdı. Aynı gazeteci tarif etmeye devam ediyor. Biz mülteci düşmanı değiliz, insan mülteci olabilir. Fakat diyor, ister suriyeden gelen ister ise Afganistan veya Pakistan gibi ülkelerden gelen olsun, dikkat ediniz diyor. Bu gelenlerin tamamı sünni ve yirmi ile otuz yaşlarında ve nerede ise tamamına yakını erkek. Türkiye ye mezhebi bir göç teşvik ediliyor. Bunu hükümet yapıyor diyor. Yani ailesini bırakıp, kendisine iş ve aş bulmak için yola çıkan , büyük çoğunluğu avrupaya gitmek isteyen doğulu mültecileri Türkiye ye getirenin hükümetimiz olduğunu söyleyecek kadar, kin ve düşmanlık içindeler. Hatırlayın bu sözlerin sahipleri maraş’ta çadır kent yeri tesbit edilir iken de aynı iftiralar ile sokaklara çıkıp, alevi köylerinin yanına çadır kent kuruyorlar. Bizi sünni yapacaklar. Bizi asimile edecekler diye yırtındılar. Bu yırtınanlar içinde civar köylerden bir tane aklı başında alevi can yoktu. Tamamı ithal beyler bunları bağırıp çağırıp gittiler. Aradan geçen sürede ise ıraktan beş bin civarında alevi Türkmen deaş zulmünden kaçarak Türkiye ye sığındılar ve bu muhacirler Maraş’ ta ki kampa getirildiler. Ben o günlerde alevi canların dikkatine diyerek bir yazı yayınladım. Haydi buyrun dedim. Gidin o alevi canları evlerinize götürün. Çadır kentteki sünni çoğunluk içinde sakın ha asimile olmasınlar. Biz sizleri burada bırakmayız diyerek bu insanları evlerinizde misafir ediniz dedim. Fakat hiç kimseden ses çıkmadı. Çünkü mesele sadece sünni muhacirler üzerinden alevi-sünni ateşini yakmaktı ve üzüm yemek değil bağcıyı döğmek, yani devlete düşmanlık etmekti. Aylarca bu çadır kentte misafir ettiğimiz telaferli mülteciler, gerekli güvenlik tesis edildikten sonra ırak telafer’de ki yurtlarına döndüler.
Bütün bunları göz önüne alarak Türk milleti bu gün büyük bir imtihan veriyor diyorum. Ya bu hainlere inanıp, atalarımızın geçmişine ihanet edip, mazlumlara sırtımızı dönecek ve inandığımız dine zıt kararlar alacağız. Veya hz. Peygamber efendimizi örnek alarak tıpkı onun zamanındaki gibi olmasa da ensarı hatırlatan işlere imza atacağız. Biz ki, düşmanlarımız bize sığındığında savaşı, üstelik kazanamayacağımızı bildiğimiz bir savaşı dahi göze alarak onları nasıl zalime teslim etmedi isek. O ataların torunları olarak bu gün bu imtihanı nasıl vereceğimizi zaman gösterecek. Ya ilay-ı kelimetullah iddiamızdan, kızıl almamız dan vazgeçip her şeyimizi inkar edeceğiz. Ya da bu oyunları bize oynayanlara gülüp, düşene bir tekmede biz atmayacak, hatta tutup elinden kaldıracağız. Her şey Rabbimin yanında malumdur. Bakalım aziz Türk milleti dünyanın en merhametli milleti olmaya devam edecek mi? Yoksa zalimlerin oyununa gelip mazluma bir tekmede kendisi atacak mı? Allah zalimlere fırsat vermesin inşaallah. Her şey Rabbimin rızası içindir. Vesselam.