Bu zamana kadar asıllarının ne olduğu hakkında en çok konuşulan bir aile oldu eyyubi ailesi., Ailenin azerbaycanda ki köklerinin bulunduğu yere ve o yerde şimdi yaşayanlara bakarak kürt asıllı olduğunu iddia edenler ile bunun tam tersi onların Türk asıllı olduğunu söyleyenler arasındaki münakaşa sürüp gidiyor. Bulunduğumuz coğrafyada, aziz Türk milletinin karşısına kendi parçasından, Türkmenlerden koparıp kürt ismi altında ayrı bir millet meydana getirmek için yüzyılın üstünde çabalayan İslam ve Türk düşmanı milletlerin, eyyubi ailesi ile ilgili yaptıkları menfi propaganda, bu coğrafyada, ileride sadece israile yarayacak bir kürt devleti kurulması için kullanılmaktadır. Geçmişe doğru yüz yıl geriye gidildiğinde, Kürtlerin varlığına dair bir toplu igne eser veya kalıntı dahi yok diyen rus asıllı ajan minorsky dahi, Türklerin aleyhine olduğu için bu ayrılığı körüklemeye inanmadığı halde devam etmiştir. Bu gün uydurulan bir tarih ile Türk milletine düşman olarak yetiştirilen gençler, Türkmen asıllı olduklarını unutmuş büyük çoğunluk, oturdukları dalı kesmeye devam etmekte ve en büyük yardımcıları da Avrupalı milletler olmaktadır.
Bu yazımda selahaddin eyyubi ve ailesinin aslı Türkmendir veya kıpçaktır demeyeceğim. Selahaddin eyyubi beyin kardeşlerinin, emirlerinin,kumandanlarının ve yanındaki askerin kimler olduğunu yazarak, neticeyi siz okuyucularıma bırakacağım. Rabbim aziz Türk milletine ırkçılık hastalığını düçar eylememiştir. Biz her milleti, iman sahibi olduğu sürece severiz. Bu gün Kürtçe konuşan bu kardeşlerimizin aslının da özbe öz Türk olduğunu bilir ve ona göre davranırız. Aynı coğrafyada yaşayan ve dilini unutmuş Araplar içinde Hanefi mezhebi mensubu insanlarında kuman ve oğuz boylu Türkler olduğunu biliriz. Fakat her hususun önünde ise sadece Müslüman olmaları gelir. Asılları ne olur ise olsun, ancak müminler kardeştir düsturu bizi bağlar, gerisi sadece düşmanın çalışmalarına verilmiş bir cevaptır. Hiçbir müslümanı, gayrimüslim bir Türk e değişmeyeceğimiz ise dinimizin emridir.
Eyyubi ailesini tarihçiler genelde Mervan ile başlatırlar. Fakat mervandan önceki isimler üzerinde anlaşma olmamıştır ve tartışmalıdır. Bir çok araştırmacı ve tarihçi ise bu bilinmezlerden faydalanıp, bu coğrafyada Türkleri zayıflatmak ve Siyonist emellerinde kullanmak için kendilerine borçlu ve kullanılabilir bir kürt devleti kurmak için bu bölgenin bazı önemli isimlerini bulundukları bölgenin bu günkü nüfus yapısına bakarak bu insanları kürt olarak tanıtıp, bu kürt devletine burada bir temel elde etme derdindedirler.
Bazı kaynaklar ise eyyubi ailesinin mensubu olduğu ravvadiye veya ravendiye (revan-erivan-erran) olarak geçen bu kabilenin ehl-i şiadan olup, aslen hz.Abbasa dayandığını ve arap asıllı olduklarını belirtirler.Ravvedilerin isimlerinin nispet edildiği Ravvad bin müsenna el-ezdi, yemen Araplarından olup 758 yılında 2.Abbasi halifesi ebu Cafer el Mansur tarafından basradan alınarak, aşireti ile beraber azerbaycana yerleştirilmişlerdir. Burada ise ismi geçen hezbaniyye Kürtlerine karışarak önce Kürtleştikleri, daha sonra Selçuklular ile karışarak ta Türk kültürünü benimseyip Türkleştiklerini iddia ederler. Bir ailenin bu kadar kısa zamanda bu kadar değişmesi ise mümkün değildir bence. Fakat yemen meselesi doğru ise oraya taa Peygamber efendimizden itibaren Türklerin yerleştiğini biliyoruz. Bu bakımdan aslen de Türk olabilirler. Bu bölgede islamdan öncede, sonrada buna benzer hadiseler çok olmuştur. Hz.Osmanın kılıcında bulunan kayı tamgası da bunun doğru bir tahmin olduğunu gösteriyor. Bu gün bütün yemeni arap zan edenler o dönem oralarda kayı boyu başta olmak üzere bir çok Türkün yerleştirildiğini bilmezler.Türk asıllı olmayan bir ailenin bu kadar Türk kültürünü benimseyip yönetimde de bunu öne çıkarması akla uygun gelmemektedir. Türkmen asıllı olup, sonradan Kürtçe öğrenen bir çok boy daha sonra aslına rücu etmiştir.
Eyyubi ailesinin isimlerinin büyük kısmının Türkçe olması ve selahüddin hanın Türkçeye ve Türk milletine olan sevgi ve sahiplenmesi ve Türkler aleyhine hiçbir konuşmaya tahammülü olmaması, bu tezimizi kuvvetlendiriyor. Sayın Ayşe Dudu Kuşçu hanım efendinin eyyubi devlet teşkilatı kitabında, bir arap şairin ( mühezzeb bin erad )Türkler şiirden anlamazlar sözü, selahüddin hana iletildiğinde, o şaire huzurunda bir şiir okutmuş ve selahüddin han bu şaire büyük ihsanlarda bulunarak o zannının yanlış olduğunu ifade etmek istemiştir. Yaptığı büyük ihsan selahüddin hanın Türkler hakkında en küçük bir hakarete ve iğnelemeye katlanamadığını göstermiştir.
Selahüddin hanın atası, eyyub begin Türk kültürü üzerin yetişmesinin en büyük delili ise oğullarına vermiş olduğu isimlerdir.O devirde zengiler önde ve büyük bir Türk devleti iken, zengi ailesinin fertlerinin isimlerinin tamamı arapça idi. Türk oldukları halde ad meselesinde eyyubi ailesi kadar hassas olmamışlardır. Fakat eyyub beg oğullarına güzel Türk isimleri vermiş ve onları Türk kültürü üzerine yetiştirmiştir. Oğullarıda tayin ettikleri bütün emirleri ve kumandanların büyük kısmını memluk veya hür Türklerden seçmişlerdir. Eyyub begin selahüddin han dışındaki oğullarının isimleri, Şemsüd-devle Turanşah, Seyfül İslam Tuğtekin beg, seyfülmülk börü beg ve kızıda, Rabia hatun dur. Hatun denilmesi, selahüddin hanın kendi kızına da munise hatun denilmesi büyük bir Türk töresidir. Türk beylerinin eşleri ve kızlarına islamdan öncede Katun (hatun) denirdi. Ayrıca kurduğu devlet teşkilatı ve ordusunda tamamen Türk unsurunu benimsemesi, eyyubi devletine bir Türk devleti hüviyeti kazandırmıştır.
Devletin çeşitli kademelerinde, kale ve şehirlerinin yönetimine Türk asıllı emir ve kumandanları tayin etmiş ve devletinin resmi dilini de Kıpçak lehçesine yakın bir Türkçe yapmıştır. Daha sonra bu dil ve yönetim memluk devletinin de temelini oluşturmuştur.
Taa çocukluğundan itibaren babası tarafından Türk kültürü ve dili içinde yetiştirilmiş, o çağın en ünlü oyunu çöğen (çevgen) oyununda en iyiler içinde olmasını sağlamıştır. Bu kültün sayesinde selahüddin gençliğinden itibaren dımaşka hakim olan tuğtekinler (gökböriler) ile anlaşmış ve onların yanında yer edinmiştir. Selahüddin ana tarafından da ayrıca çok asil bir Türk aileye mensup idi. Anası tekişler (harizmşahlar) e mensup idi. Tekişler oğuzun beğdili boyuna mensup olup harizmşahlar devletini kuran Celalettin harizmşahın kardeşi arslan şah tekişin soyundan idi.Dayısı meşhur devlet adamı, şehabüddin mahmud bin-Tekiş el harimi idi.
Selahüddin han zamanında urfa ve Harran beyleri muzaferüddin gökböri bin zeynüddin Ali Küçük idi. Birecik emiri ise şehabüddün el-Artuki iken daha sonra Mardin valisi Kutbiddin ilgazi bin necmüddin Alpı beg oldular. Hısnı keyfa emiri ise Nuriddin Muhammed bin kara arslan idi. Rakka valisi olarakta menbic valisi emir kutbiddin Yınal bin hasan idi. O zamanlar ahlata kadar uzanan devletin, ahlat hakimi de şah-ı ermen sökmen zahirüddin idi. Bitlis ve erzen hakimide devletşah beg idi. Selahüddinin kurmuş olduğu el esediye birliklerinin kumandanı ise çavlı (gözlü) el esedi idi. Irak-ı acem ve Azerbaycan valisi ise pehlivan bin ildeniz beg idi.Selahüddin sincarı alıp buraya sadüddin mesud ibni muiniddin üner begi emir tayin etti. Nusaybine emir samsamüddin behram el-Artuki yi atadı. O zamanlar mardinin aşağılarına tekişlerden dolayı harzem deniliyordu. Yine aynı yıllarda diyarbekir (amid veya kara amid) emiri ise cemalüddin şemsül-mülk mehmed bin ilaldı beg idi. Türkmenler diyarbekir yerine kara amid ismini kullanıyorlardı.
Türkmenlerin kara amid adını verdikleri bu şehir (diyarbekir) melikşah tarafından Türkmen inal beye verilmiş, ondan sonra sırası ile İbrahim ve il aldı tayin edilmişti. Zamanla inaloğullarının vezirleri nisan oğulları diyarbekire hükmetmeye başlamışlardır.
Gaziantepte Nasirüddin Muhammed Humar Tekin vali idi. Halepte emir hüsamüddin Tuman el-yaruki vardı.Daha sonra selahüddin han, halebe oğlu ez-zahir gıyasüddin ilgazi bin yusufu atadı. Oğlunun yaşı küçük olduğundan ona atabegi olarak seyfüddin yazguç el esediyi tayin etti. Halebe bağlı bazı yerler emir bedrüddin darum bin bahaüddin ibn Yaruk a ikta edildi.
azaz (azez) kalesini emir alemüddin Süleyman bin candar bege ikta etti. Erbil ve çevresi ise zeynüddin Yusuf bin zeynüddin ali küçük bin beytekin de idi. 1184 lü yıllarda amid (diyarbekir) hakimi nureddin Muhammed bin karaarslan idi.
Hemedan hakimi kızıl arslan beg idi. Duneysır hakimide kardeşi imadüddün bin karaarslan idi. Ahlatta zaman içinde şah-e ermen sökmen oğullarının yerine memlukü seyfüddin bektimur beg geçti. Meyyafarikin hakimi eseddüddin bektokuş beg idi. Selahüddin bey bu sıralarda fahrüddin karaarslanın kızı, nurüddin ed darienin kız kardeşi ve Mardin hakimi kutbüddin ilgazi bin alpı nın amcasının karısı olan hatun ile evlenip, bütün bu Türk beyleri ile sıhriyet tesis etti.
O yıllarda Amidi, memlukü olan hüsamüddin sungur el ahlatiye ikta etti. Ahlata ise seyfüddin bektimur beki atadı. Kuzey afrikaya memlükü şerefüddin Karakuş u tayin etti. 1185 li yıllarda küzey afrikada muvahhidler ordusu ile eyyubi ordusu karşı karşıya gelmişti. Bu savaşta muvahhidin ordusunda bulunan oğuzlar, eyyubi ordusundaki oğuzları görünce saf değiştirdiler ve bu savaşta galip gelen eyyubiler oldular.
O yıllar kuzey afrikada kurulan bütün devletlerin ordularında ve emevi devletinin ispanyadaki ordularının vurucu gücünü el ğuzziye, yani oğuzlar teşkil ediyordu. Kuzey afrikanın ordu komutanlarından zeynüddin boz aba ile karakuş önemli hatıralar bırakmışlardır.
Harran ve urfa hakimi muzafferüddin gökböri, tell Beşir hakimi bedrüddin doldurum el yaruki ve sarımüddin kaymaz yardımcıları idiler. Nablusa yeğeni hüsamüddin bin Laçin i tayin etti. Kudüs hristiyanların elinde iken Remle hakimi balian bin barzan idi.(bu ailenin italyanın kuzeyinde, hristiyan olarak yaşayan hun boylarından olduğunu tahmin ediyorum. Baloğlu-baluşakları, barzan oymağı ,bars,barz, barsgan,barzgan v.s olarak Türk boylarında isimleri olan oymaklardır.) bu insanlar kimliğini kaybeden kuman Türklerinin ahfadıdır. Barzan ismi hala kuzey İtalya da yaşamaktadır. Gene orada bir çok insanın soy adıda Türk olarak görülmektedir.
1188 de emir sarımüddin kaymaz beyi kevkeb üzerine gönderdi. Hazinedarı emir Tuğrul idi. Kerek e Sadüddin gümüş be (beg) el esediyi gönderdi. Buradaki beg isminin be veya bi olarak yazılışı onların kuman asıllı olduğunu gösterir. Esediler o günlerin en büyük vurucu gücü memluk Türkleri idiler.
Ebu kubeys kalesi hakimi nasırüddin mengübars bin humartekin iken, bekar kalesini garsüddin kılıç es-sakiye ikta etti.
Emir sadüddin gümüş be el esedi emir muzaferüddin bin zeynüddin Ali küçük emir hüsamüddin Tuman el melik ez zafer hazar begi ise sincar askerinin kumandanı tayin etti. Bir diğer kumandanlığa ise mücahüddin bertokuş ve seyfüddin yazguç ve arslan boğa el esedi begi tayin etti.
Selahüddinden sonra hanlığa çıkan el kamilin oğlu,el-melik el mesud selahüddin Yusuf Atsız idi.
Selahüddin Eyyubi han, nasıl büyümüş ve hangi kültüre göre yetişmiş ise o hayatı yaşadı. Hayatı boyunca ordusunda oğuz ve kuman Türklerine yaslandı. Yigit bir Türkmen begi olarak hayat sürdü. Hayatında verdiği bütün yemek ve davetlerde kıymetli misafirlerine at eti ikram etti. Bütün bunlar bu ailenin öz be öz Türk olduğunu gösterir. Yalan tarih ile coğrafyamızda aziz Türk milletinin gücünü azaltacak suni devletler ihdas etmek isteyen hristiyan ve Siyonist dünyaya hizmet edenleri tarih alçak olarak yazacaktır. Her şey Rabbimin rızası içindir. Vesselam.
Not; Bu yazıyı yazar iken prof. Ayşe Dudu Kuşçu hanım efendinin kitabından çok yararlandım. Rabbim onun gibi halis ilim insanlarının sayısını çoğaltsın.