Aziz ve necip Türk milleti islamdan öncede, islamdan sonrada daima mazlumun yanında, zalimin karşısında olmuştur. Rabbim bize öyle güzel hasletler vermiş ki,hem dost kıskanır hem de düşman. Türk milletinin kanında ırkıçılık hastalığı yoktur. Kendisine rızk veren Rabbim onu en iyi şekilde paylaşan ve dağıtan bu milleti tarih boyunca büyük şereflere gark etmiştir.

          Türk evladı, kendisi tok iken komşusu aç yatan bizden değildir hadisi ile büyür ve hayatının düsturu olarak bu şekilde yaşar. Elinin ve gözünün yettiği her yere, ister ise haritada gösterilemesin, ulaşır ve yardım eder. Üstelik hiçbir karşılık beklemeden. Hiç bir milleti hakir görmez. Hiç bir millete üstünlük taslamaz. Üstünlüğün sadece Rabbe yakınlık ve iman ile olduğunu bilir. O bakımdan mazlumların duasını alır. Üstesinden gelemeyeceği zan edilen büyük işlere girişir ve biiznillah başarır. Afrika da ve asyada, kafirin zulmü altında inim inim inleyen insanlar aziz Türk milletine dua eder ve bu duaların sayesinde de Türk milleti daha büyük işlere kendinde güç bulur. Bizler biliriz ki mazlumun, kimsesizin duası da bedduası da Rabbimizin indinde kabul ve karin olur.

        Yüzlerce yıl afrikayı sömüren ve insanları köle olarak alıp satan ve keyfine göre öldüren hristiyan batı, kendisini seven ve hürmet eden bir tane Afrikalı devlet ve millet gösteremez. Amerikan yerlileri, Avrupalı işgalcilere çatal dilli beyaz derler. Hiçbir sözü doğru olmayan, hiçbir sözünde durmayan bu iki yüzlü insanlar bu ismi hak etmişlerdir. Buna mukabil, afrikanın her hangi bir ülkesinde insanlar toplanıp, Türk milletinin girdiği savaşlardan galip gelmesi için dua ederler. Ya rabbi Türk milletine musallat olan belaları onların başından sav, Türkleri koru ve gözet diyen dua ederler. Hatta daha ileri giderek Ya Rabbi bizi sahipsiz koyma, sahibimiz Türk milletine yardım et diye dua etmektedirler. Çünkü aziz Türk milleti onların gördüğü, sadece Allah rızası için veren ve kollayan tek beyaz insandır. Hayatları boyunca beyazlardan kötülük görmüşlerdir. Bir verince on alan bu insanlar onların gözlerini korkutmuş, hayat ümitlerini ellerinden almış iken, müslüman Türk milleti ilk bulduğu fırsatta atalarının  yaptığı gibi bu ülkelere ve mazlumlarına yardıma gitmiştir.. Hiçbir karşılık beklemeden kendi ayakları üstende durmaları ve insan haysiyetine yakışır bir hayat sürmeleri için, kendi imkanlarını zorlayarak onlara önder olmuşlardır.

         Bütün bu tavır ve çalışmalar kafirin gözünün tekrar aziz Türk milletinin üstüne çevrilmesine sebeb olmuştur. Ümmet-i Muhammedin Türk milletine bakışındaki bozulma ve ümitsizliğin kaybolduğunu ve yerine Osmanlı ecdadımızın kazandığı itibarın geldiğini görmüşler ve korkmuşlardır. Ümmetin Türk milletine teveccühü bu küfr ehlinin korkulu rüyası olmaya başlamıştır. Aziz ve necip Türk milleti ümmetin Bozkurtları olarak tarihi vazifesine tekrar dönmeye başlamıştır. Afrikada ve asyada ki bütün Müslümanlar, güney Amerika da yaşayan ve Avrupalının sömürgesi gibi olan hristiyan milletler dahi aziz Türk milletinin adaletinin ve koruyuculuğunun altına girmek istemekte ve kendilerine en yakın milletin Türkler olduğunu söylemektedirler. Başta brezilya olmak üzere bu devletler kanımızda Türk kanı var bizler sizleri kendimizden sayıyoruz diyerek bize muhabbet göstermekte ve bizim ile her konuda işbirliği yapmak istemektedirler.

         Bir askerin dediği gibi savaşa, cihada , düğüne gider gibi giden, fakat neye nasıl gittiğini gayet iyi bilip kızıl almaya gidiyoruz diyen bu gençlere, bu hedefi kim öğretmiştir. Bu tamamen uyumuş, uyutulmuş zan edilen, Türk milletinin gerçek vazifesini unutmadığını, ümmetin Bozkurtları olduklarını hatırladıklarını ve kızıl almanın daima şuurlarında yaşadığını göstermektedir. Türk milleti Allahın kendisine vazife vermiş olduğunu kabul ederek hayatının düsturu haline getirdiği kızıl alma ülküsünden vaz geçmediğini, fakat üç yüz yıllık Ergenekon sığınmasının bittiğini ve ergenekondan çıkarak ulvi vazifesinin başına geçtiğini bütün dünyaya göstermiştir.

              Müslüman kılıklı, fitne baz devlet yöneticileri, yönettikleri Müslüman milletlere zulm eden küfrün uşakları bu uyanmadan memnun olmamışlardır. Hayatları boyunca daima müşrikler ile işbirliği yaparak Müslüman Türk milletinin kanını akıtan bu sahte Müslümanlar, para ile satıldıkları devletlerden yardım istemekten utanmamışlardır. Türk milletinin yavaş yavaş ayağa kalktığını, mazlumların yaralarını sardığını bütün dünya görmekte, mazlumlar sevinmekte, zalimler ise zulmlerinin devam etmeyeceğini farkında olarak tedbir almaya çalışmaktadırlar. Fakat Rabbimizin verdiği vazifeyi  yapmakta kararlı olan aziz Türk milletinin, yürekleri iman dolu Bozkurtları artık sahadadır ve vazifelerinin başındadır.

         Ümmetin Bozkurtları, büyük şair ve ozan, kutlu bir ailenin evladı olan Esat Kabaklı beyimin dediği gibi çakal gezen dağlarda gezmekte ve Bozkurt ünlemesi ile onlara bu dağları dar etmektedirler. Dostlar yerini, düşman yerini alır iken iki arada bir derede kalanlar ise kötü sonlarını hazırlamaktadırlar. Suriye de ve daha bir çok yerde ümmetin selameti için mücahede eden Türk milletinin haklı davasında yanında olmayan güya Müslümanlar, bir gün gelecek, imdatlarına hiçbir ses bulamayacaklar ve yanlarında oldukları kafirin başlarını kesmesine razı olacaklardır. Çünkü kafir dahi kendi dininden olanlara kalleşlik yapanlara güvenmez, kullanma müddeti biten alet edavat gibi  bu melunları çöp sepetine atacaklardır. Allah ilay-ı kelimetullah uğruna feda-yı can eyleyen aziz ve necip Türk milletinin yar ve yardımcısı olsun. Ümmetin BOZKURTLARINI muzaffer eylesin inşallah. Vesselam.